Meaning of
"GENÇ"
in english language
Turkish to English
English to Turkish
Turkish
English
genç
young
GENÇ
YOUNG MAN
GENÇ
YOUNGISH
genç
youngling
genç
younker
GENÇ
YOUTH
genç
youthful
GENÇ
ADOLESCENT
GENÇ
SAPLING
GENÇ
GREEN
GENÇ
TEEN
genç
teenager
GENÇ
WHELP
GENÇ
TEENY
GENÇ
JUNIOR
GENÇ
JUVENILE
genç
juvenile
genç
juvenile person
genç adam
youngster
genç adam
younker
GENÇ ADAM
YOUTH
GENÇ ADAM
STRIPLING
genç bayan
young lady
genç domuz
porker
genç erişkin
young adult
genç erkek
lad
genç erkek kum satıcısı
sandboy
genç erkeklere ilgi duyan orta yaşlı homoseksüel erkek
aunty
genç et sığırı
beefling
GENÇ EVLENMEMİŞ KADIN
DEMOISELLE
Genç fakat becerikli gemici
LIGHT HAND
genç insan
yonker
genç insanların etkisinden veya eyleminden kaynaklanan önemli kültürel, siyasi veya sosyal değişim
youthquake
genç kadın
lass
genç kız
damozel
genç kız
damsel
GENÇ KIZ
YOUNG LADY
genç kız
puss
genç kız
chick
GENÇ KIZ
MAIDEN
genç kız
maiden
genç kız gibi
girlish
genç kız gibi
maidenly
Genç kız gibi giyinmiş olan yaşlı kadın
Mutton dressed as lamb
genç kız gibi olma
maidenliness
genç kız veya erkeklerin kendilerinden yaşça büyük olan karşı cinse ilgi duymaları
ephebophilia
genç kıza eşlik eden yaşlı kadın
chaperon
GENÇ KIZA EŞLİK ETMEK
CHAPERON
GENÇ KÖPEK
Puppy
genç köylü
swain
genç kraliçe; yeni kraliçe
young queen; new queen
genç kurt anlamına gelen Teen Wolf, ABD yapımı bir fantastik gençlik dizisidir.
teen wolf
genç kuşak
rising generation
genç lord
lordling
GENÇ OLMA
JUVENESCENCE
Genç telecard
Young telecard
genç turistler için ucuz otel
hostel
genç ve orta yaşlı bireyler
young and middle-aged individuals
genç ve seksi
nubile
GENÇ YILDIZ
STARLET
genç, gençler, gençlik, genç adam
youth
genç, küçük
Junior
gençkız, bayan
missy
gençler
the young
gençler büyüklerinin yanında nasıl davranacaklarını/davranmaları gerektiğini bilmeliler
teenagers should know how to behave around adults
gençler için seferberlik
mobilization for youth
gençler ölebilir ancak yaşlılar ölümden kaçamazlar
the young may die, but the old must die
gençler ölebilir ancak yaşlılar ölümden kaçamazlar
young men may die but old men must die
GENÇLEŞME
REJUVENESCENCE
gençleşme
juvenescence
gençleşme, gençleştirme
rejuvenescence
gençleştir
make younger
gençleştir
make youthful
gençleştirici
juvenescent
GENÇLEŞTİRMEK
REJUVENATE
gençleştirmek
renew
gençliğe özgü
juvenile
Gençliğin ateşli çağında
In the early prime of one’s life
Gençliğin ilk çağlarında
In the first blush of youth
gençliğinden bu yana
since one’s youth
GENÇLİK
THE YOUNG
GENÇLİK
MAY
GENÇLİK
YOUNG GENERATION
gençlik
youngness
gençlik
youth
GENÇLİK
YOUTHFUL
gençlik
youthfulness
GENÇLİK
PUPPYHOOD
gençlik
adolescence
GENÇLİK
BLOOM
GENÇLİK
DEW
GENÇLİK
GREEN
GENÇLİK
JUVENESCENCE
GENÇLİK
JUVENILITY
gençlik
juvenile
gençlik
juvenility
GENÇLİK
PRIME
Gençlik bankacılığı
Youth banking
GENÇLİK ÇAĞI
SUMMER
gençlik çağı
topographic youth
gençlik çağı
salad days
Gençlik ve Spor Bakanlığı
Ministry of Youth and Sports
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
General Directorate of Youth and Sports
Gençlik veya zindelik çağında
In the green tree
gençlik, delikanlılık
puppyhood
Gençlikte
Early in life
GENÇTEN
YOUNGISH