Translate
"be in"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
be in
çıkmak (mevsimi geldiği için sebze/meyve)
be in (one’s) debt
(birine) teşekkür borçlu olmak
be in a bad way
ağır hasta olmak
be in a difficult situation
müşkül olmak
be in a fright
korku içinde olmak
be in a hurry
acelesi olmak, aşıkmak
be in a hurry to
bir an evvel (yapmak) istemek
be in a hurry to
çabuk (yapmak) istemek
be in a position to
-cek durumda olmak
be in a quandary
ikilem içinde olmak
be in a quandary
ne yapacağını bilememek
be in a relationship with
ilişki içinde bulunmak
be in a relationship with
ilişki içinde olmak
be in a state of flux
değişim içinde olmak
be in a state of inner conflict
iç çatışma içinde bulunmak
be in a struggle for
çaba içinde olmak
be in a struggle for
çabası içinde olmak
be in a temper
ters davranmak, huysuz olmak
be in a tight corner
köşeye sıkışmak
be in a transport of delight
çok mutlu olmak
be in a transport of joy
çok mutlu olmak
be in a world of one’s own
kendi dünyasında yaşamak
be in agreement
hemfikir olmak
be in alignment
aynı hizada olmak
be in an affair
ilişki içinde bulunmak
be in an affair
ilişki içinde olmak
be in an endeavour
gayret içinde olmak
be in arrears
borcu vaktinde ödeyememek
be in at the death
kötü bir olay olurken orada olmak
be in at the kill
kötü bir olay olurken orada olmak
be in cahoots with
işbirliği içinde olmak
be in carey street
iflas etmek
be in charge
başkanlık yapmak
be in charge
sorumlu olmak
be in cloud-cuckoo land
olmayacak duaya amin demek
be in coherence
bütünlük içinde olmak
be in command of
komuta et
be in communication with
iletişim içinde olmak
be in compliance
uyum içinde olmak
be in connection with
ilişki içinde bulunmak
be in connection with
ilişki içinde olmak
be in contact with
ilişki içinde bulunmak
be in contact with
ilişki içinde olmak
be in contradiction
çelişmek
be in control of one’s own destiny
kendi kaderini tayin etmek
be in cooperation
işbirliği içinde olmak
be in credit
(hesap) içinde para olmak
be in custody
gözaltında bulunmak
be in debt
borç içinde olmak
be in deep water
ayvayı yemek, başı belada olmak
be in dire straits
çok zor bir durumda olmak
be in dire straits
darlık içinde olmak
be in disagreement
anlaşmazlık içinde olmak
be in Dutch with sb
biriyle başı belada olmak
be in equipoise
denk gelmek
be in existence
var olmak
be in expectation
beklenti içinde
be in expectation
beklenti içinde olmak
be in financial difficulties
maddi sıkıntı içinde olmak
be in financial difficulty
finansal sıkıntı içinde olmak
be in good company
kendi yerine yapacak başkaları olmak
be in good shape
mali durumu iyi olmak
be in good taste
yakışık almak
be in good working order
iyi işler durumda olmak
be in great distress
dünya zindan olmak
be in harmony
bütünlük içinde olmak
be in integration
bütünlük içinde olmak
be in interaction with
etkileşim içinde olmak
be in league with the devil
şeytanın yanında yer almak
be in limbo
iki cami arasında kalmış beynamaza dönmek
be in love with
aşık olmak, sevmek
be in low spirits
keyifsiz olmak
be in luck
şanslı olmak
be in need of
gereksinim içinde olmak
be in office
iktidar partisi olmak
be in on
payı olmak
be in on the secret
sırra ortak olmak
be in pain
ağrı
be in possession of
sahip olmak
be in possession of oneself
kendine hakim olmak
be in possession of oneself
kendine sahip olmak
be in power
iktidar partisi olmak
be in power
iktidarda olmak
be in progress
devam etmek
be in queer street
borca batmak
be in rapport with
uyumlu olmak
be in receipt of
makbuzunu al
be in relation with
ilişki içinde bulunmak
be in relation with
ilişki içinde olmak
be in sackcloth and ashes
karalar bağlamak
be in safe hands
emin ellerde olmak
be in sb’s bad books
birinin gözünden düşmek
be in sb’s debt
bir kimseye borçlu olmak
be in search of
arayış içinde olmak
be in session
toplantı halinde olmak
be in seventh heaven
çok mutlu olmak
be in seventh heaven
havalara uçmak
be in seventh heaven
mutlu olmak
be in severe pain
acılar içinde kıvranmak
be in shape
kondisyonu iyi olmak
be in short supply
az bulunmak
be in short supply
az miktarda bulunmak
be in short supply
az olmak
be in sight
yakın olmak
be in solidarity
dayanışma içinde olmak
be in something up to one’s eyes
yasadışı bir işin içinde olmak
be in step with somebody
aynı ayarda olmak (birisiyle)
be in step with something
aynı ayarda olmak
be in stitches
gülmekten kırılmak
be in straitened circumstances
darlık içinde olmak
be in straitened circumstances
yoksulluk içinde yaşamak
be in tendency to
eğilimi içinde olmak
be in the chair
başkanlık etmek
be in the clear
masumluğu ispatlanmış olmak
be in the clear
yok etmek (bir şeyi bir yerden)
be in the clear with
izin almak (birinden bir şey için)
be in the first place
ilk sırada olmak
be in the habit of
alışkanlığında olmak
be in the lead
başta gelmek
be in the lead
ilk sırada olmak
be in the limelight
tüm gözler üzerinde olmak
be in the money
birden çok para kazanmak
be in the nude
çıplak olmak
be in the offing
eli kulağında olmak, -mek üzere olmak
be in the pink
turp gibi olmak
be in the red
hesabında olandan fazla çekmek
be in the right ballpark
beklenenle aynı oranda olmak
be in the running
adaylardan biri olmak
be in the soup
ayvayı yemek
be in the swim of things
faal bir sosyal hayatı olmak
be in touch
temas içinde olmak
be in touch with
iletişim içinde olmak
be in trouble
başı dertte olmak
be in unity
bütünlük içinde olmak
be in vogue
moda olmak
be in with
ile arkadaş olmak
be included
içinde bulunmak
be included
içinde olmak
be included
içinde yer almak
be incongruent to contract
sözleşmeye aykırı olmak
be inconsistent with
aynı görüşte olmamak
be informed
bilgiye sahip olmak
be inherent in something
bir şeyin aslında var olmak
be injured
yaralanmak
be injured seriously
ağır yara almak
be inspired
esinlenmek
be instructed
talimat almak
be insufficient
az gelmek
be intended for
için olmak
be interested in
ile ilgilenmek