Meaning of
"Baz"
in english language
Turkish to English
English to Turkish
Turkish
English
Baz
Base
baz
base(chem.)
BAZ
ALCALI
BAZ
ALKALI
baz alıcı-verici istasyonu
base transciever station (BTS)
BAZ ALINAN
BASAL
baz almak
base on
Baz astar
Basic lining
Baz astarlı dönüştürgeç
Basic lined converter
Baz astarlı pota
Basic lined ladle
Baz astarlı, bazik astarlı
Basic lined
baz çeliği
basic steel
baz doğrultusu
base direction
baz doğrusu
base line
baz dönüklüğü
base tilt
baz düzlemi
basal plane
Baz etkisi
Base effect
Baz fiyat
Base price
Baz hattı (topografya)
Base line (survey)
baz hattı nivelmanı
base-line levels
baz hattı ölçerlerinin dengelenmesi
compensating base line measuring apparatus.
baz hattı ölçme cihazı
contact base line measuring apparatus
Baz hattı ölçümü
Base line survey
baz hattı son noktaları
base-line terminal stations
baz hattı uzantısı
base-line -extension
baz iç direnci
base spreading resistance
baz istasyon üretici kodu
base station manufacturer code
Baz istasyonları
Base stations
baz istasyonları/hücreler arasındaki geçiş.
handoff
baz istasyonları/hücreler arasındaki kesintili (anlık) geçiş
hard handoff
baz istasyonu
base station (BS)
baz istasyonu alıcı harici bandı
base station receiver exclusion band
baz istasyonu alıcıları
base station receivers
baz istasyonu alt sistemi
base station subsystem (BSS)
baz istasyonu denetleyicisi
base station controller (BSC)
baz istasyonu doğrulama cevabı
base station authentication response (AUTHBS)
baz istasyonu rasgele değişken
base station random variable (RANDBS)
baz istasyonu rasgele değişkeni
base station random variable
baz istasyonu verici harici bandı
base station transmitter exclusion band
baz istasyonunun azami çıkış gücü
base station maximum output power
baz lata
subtense bar
baz lata metodu
subtense method
baz lata traversi
subtense bar traverse
baz metal
base metal
baz noktası
base station
baz ölçü cihazı
base apparatus
Baz puan
Basis point
Baz refrakterler; Bazik refrakterler
Basic refractories
Baz swap işlemleri
Basis swaps
baz şeridi
base tape
baz yıl
base year
Baz yük santralı
Base load power plant
Baz yükte çalışmak
Carry base load, to-
baz; alkali; alkalik
alkali; alkaline
bazal
basal
BAZAL
BASIC
bazal hücre
basal cell
bazal membran
basement membrane
bazal membran
basement membrane; basal membrane
bazal metabolik oran
basal metabolic rate
bazal metabolizma
basal metabolism
bazal metabolizma hızı
basal metabolic rate
Bazal yığışım (yer b.)
Basal congomerate
bazalt
basalt
BAZALT
BASALTIC
Bazalt eşya
Basalt ware
Bazalt ezmesi
Crushed basalt
bazalta ait
basaltic
Bazaltik Kayaçlar
Basaltic Rocks
Bazaltik Magma
Basaltic Magma
bazanit
basanite
bazen
occasional
bazen
occasionally
bazen
Betweenwhiles
Bazen
On occasion
bazen
At times
BAZEN
SOMETIME
BAZEN
SOMETIMES
bazen
sometime
bazen
sometimes
Bazen
Seldom / rarely
bazen
while
Bazen biri, bazen Ötekisi, bir bu bir o
Now this, nowthat
bazen kurak bölgelerde görülen küçük toz fırtınası
dust devil
Bazen söylenildiği gibi
As it was sometimes called
bazen, ara sıra
every so often
bazen, ara sıra, keyde
sometimes
bazı
any
bazı
sundry
bazı
certain
bazı
some
bazı amerikan yerlileri tarafından kullanılan, içinde kişisel veya kabileye ait dini nesnelerin bulunduğu kapalı veya sarılı bohça
medicine bundle
bazı bakımlardan
in some ways
Bazı bakımlardan
In some ways
bazı bankacılık hizmetlerini sunan ama resmi olarak banka olmayan
nonbank
bazı bankacılık hizmetlerini sunan ama resmi olarak banka olmayan
nonbank
bazı bazı
At times
bazı biraz
some
bazı böceklerin ötüşü
chirr
bazı çanlarla çalınan melodi
carillon
bazı çevrelerde hala kullanılan, otobüs anlamında bir sözcük
charabanc
bazı çiçeklerde küçük kese, çanak
calicle
bazı diğer/başka durumlarda/vakalarda
in some other cases
Bazı durumlarda
In some cases
Bazı hallerde muafiyet altında kalan özel,hususi avaryalar toplanarak alınabilir.
CUMULATIVE CLAIMS
bazı hayvan cinsleri
grayback
bazı hristiyanlar için cumartesi günü
the sabbath
bazı hususlarda
In part
bazı insanlar nerede/ne zaman duracağını bilmiyorlar/bilmezler
some people just don’t know when to give up
bazı insanlar nerede/ne zaman duracağını bilmiyorlar/bilmezler
some people just don’t know when to quit
bazı insanlar nerede/ne zaman duracağını bilmiyorlar/bilmezler
some people just don’t know when to stop
Bazı işlerin yapılmasından,vergi yada rüsum ödenmesinden muaf tutulmak.
EXEMPTION
bazı kart oyunlarında en yüksek puanlı kartlara sahip olan oyunculara verilen puan
game
bazı kelime veya isimleri duyma korkusu
onomatophobia
Bazı konularda
In some respects
Bazı Köklerden Çıkarılan Alkolsüz Bira
Root Beer
bazı mantarların neden olduğu sert kitle
sclerotium
bazı māori kabilelerinin isimlerinden önce kullanılan ön ek
ngai
bazı nedenlerden dolayı
for some reason
bazı psişik güçlere sahip olmak
have some psychic powers
bazı spor dallarında (buz hokeyi) iki rakip oyuncu arasında top atarak karşılaşmayı/mücadeleyi başlatmak
face off
bazı topluluklara özgü olup sadece üyelerine açıklanan ritüel, faaliyet veya öğretiler
mystery
bazı türleri insan bağırsaklarında hastalığa sebep olan kamçılı protozonların bir cinsi
lamblia
bazı ülke mallarına uygulanan düşük gümrük tarifesi
preferential tariff
bazı ülkelerde tatil olan, paskalya sonrası ilk pazartesi günü
black monday (obsolete)
Bazı yer
Some gate
bazı yerleşik politikalara karşı çıkan kimse
objector
bazı yolla
in some way
Bazı yollar trafiği açık bazıları kapalı
Some roads are open for traffic some are not
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası
mother-of-pearl
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası
nacker
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası
nacre
Bazıları
Some few
bazıları
some of them
bazi geceler batakliklarda gorulen ve organik maddelerin curumesinden hasil olan gazlardan cikan atesli buhar; aldatici umit veya her hangi bir sey.
ignis fatuus
bazi Germen kabilelerinin besinci yuzyilda duzenlenen kanunnamesi; eskiden Fransa’da kadinlarin tahta gecmelerini yasaklayan kanun.
saliclaw
bazi tropikal agaclardan cikan, ilac ve tabaklikta kullanilan, kurutulmus, kirmizi, sikistirici usare veya zamk; bu zamki veren agac.
kino , kino gum
Bazik
Basic
Bazik asetat
Subacetate
bazik boya
basic dye
Bazik boyalar ve bunlara dayalı müstahzarlar
Basic dyes and preparations based thereon
bazik cüruf
basic slag
bazik çözelti
basic solution
bazik kaplama
basic lining
Bazik Kayaçlar
Basic Rocks
bazik kurşun kromat
basic lead chromate
bazik oksit
basic oxide
Bazik refrakter tuğlalar
Basic refractory bricks
bazik solvent
basic solvent
Bazik tuğla
Basic brick