Meaning of
"bütün"
in english language
Turkish to English
English to Turkish
Turkish
English
bütün
all the
BÜTÜN
ALL-OUT
BÜTÜN
UNDIVIDED
BÜTÜN
THE TOTAL
BÜTÜN
THE WHOLE
BÜTÜN
EVERY
BÜTÜN
SHEER
bütün
thorough
bütün
full
BÜTÜN
COMPLEMENT
BÜTÜN
COMPLETE
BÜTÜN
UTTER
bütün
omni
BÜTÜN
ROUND
BÜTÜN
ONE AND ONLY
bütün
holo
bütün
sum total
BÜTÜN
TOTAL
BÜTÜN
TOTALITY
bütün
livelong
bütün
plenary
BÜTÜN
CONTINUUM
bütün
integer
bütün
integral
bütün
monolith
BÜTÜN
SOLID
BÜTÜN
OUT-AND-OUT
bütün
solid
bütün
outright
bütün
overall
BÜTÜN
GROSS
BÜTÜN
AGGREGATE
BÜTÜN
CLEAR
BÜTÜN
ENTIRE
bütün
entire
bütün
whole
Bütün
Whole, entire
BÜTÜN
UNBROKEN
bütün
all
bütün ayrıntıları ile
warts and all
bütün ayrıntılarıyla
At large
bütün ayrıntılarıyla
Warts and all
Bütün baklagil konservesi
Canned whole beans
bütün bir francala içine et, peynir ve diğer malzemeler konularak yapılan sandviç
submarine
bütün bir francala içine et, peynir ve diğer malzemeler konularak yapılan sandviç
submarine (sandwich)
bütün bir francala içine et, peynir ve diğer malzemeler konularak yapılan sandviç
hoagie
bütün bir muzun üzerine birkaç top dondurma, aromalı şurup, meyve ve fındık kremşanti ile servis edilen tatlı
banana split
bütün bir yıl
all year round
bütün bir yıl boyunca
for a whole year
bütün boyutlarıyla ele almak
consider in detail
bütün boyutlarıyla ele almak
take up comprehensively
bütün boyutlarıyla ele almak
take up in detail
bütün bunları ne zaman yaptın?
when did you do all this?
bütün bunların yanında
apart from all these
bütün bunların yanında
besides all these
BÜTÜN BÜTÜN
ALTOGETHER
BÜTÜN BÜTÜN
THROUGH AND THROUGH
BÜTÜN BÜTÜN
THRU AND THRU
bütün bütün
Up to the hilt
BÜTÜN BÜTÜN
COMPLETELY
BÜTÜN BÜTÜN
UTTERLY
BÜTÜN BÜTÜN
TOTALLY
BÜTÜN BÜTÜN
WHOLE
Bütün bütün
For good
bütün bütün yut
swallow up
bütün bütün, büsbütün, tamamen
Wholly
Bütün civarda
For many miles around
Bütün çeker
Low-gear all wheel drive, upper switch
Bütün çeker tekerlekler
All wheel drive front
Bütün devrelerin bağlandığı ana valf.
VALVE,MASTER
bütün diğer zamanlarda
at all other times
Bütün domates konserve
Whole, canned tomatoes
bütün dünya
the world
bütün dünya
the world at large
bütün dünya
entire world
bütün dünya
whole world
Bütün dünyada
The world over
Bütün dünyada
Throughout the world
bütün dünyada Hıristiyan birliğini amaçlayan
ecumenical
Bütün dünyayı verecek olsalar
For all the world
Bütün düşündüğü (önem verdiği) bu
That’s all he cares about
bütün elemanlar
entire member
Bütün engellere rağmen
Against all
Bütün engellere rağmen
Against the odds
bütün eşyası ile
Bag and baggage
bütün fileto
whole loin
Bütün gece
All night long
bütün gece boyunca
all night
bütün gece boyunca
all night long
Bütün gece dişi ağrıdı
Her tooth ached all night
bütün gece süren
nightlong
bütün gece süren bir olay
all-nighter
bütün gece süren/açık
all-night
bütün gece yetecek kadar ışık
allnight
bütün gece yetecek kadar yakıt
allnight
bütün gece yetecek kadar yiyecek
allnight
bütün giderlerden muaf
free of all charges
Bütün göğüs
WHOLE CHEST
bütün gönüllüler
All-volunteer
bütün gücünü tüketmek
take it out of sb
Bütün gücüyle
Forall one is worth
bütün gün
am on my legs all day
bütün gün
Early and late
Bütün gün
Whole day
Bütün gün
All day
Bütün gün ayaktayım
am on my legs all day
bütün gün bana dur durak yok
i am on my legs all day
bütün gün boyunca
all day long
bütün gün seni bekleyemem
I can’t wait for you all day
bütün gün seni bekleyemem
I don’t have all day
bütün gün seni düşünüyorum
i think of you all day long
bütün gün seni düşünüyorum
I think of you all day long
bütün gün seni görmedim
I haven’t seen you all day
Bütün halatları çiftelemek,doblin vermek.
DOUBLE UP
Bütün hayatım boyunca
In all my experience
Bütün hayatında
Man and boy
Bütün hızı ile
In full career
Bütün hızıyla
With all speed
Bütün hızıyla
In full course
bütün ihtimalleri düşün
look around
Bütün ilgili faktörleri değerlendirmek
to evaluate all relevant factors
Bütün kalbimle
With all my heart
bütün kalbimle
With all my soul
Bütün kalbimle
With my whole heart
Bütün kalbiyle
From one’s heart
BÜTÜN KAPILARI AÇAN ANAHTAR
PASSKEY
Bütün karın.
WHOLE ABDOMEN
Bütün kol.
WHOLE ARM
bütün kuvvetimle
As far as in me lies
bütün kuvvetiyle
In force
Bütün kuvvetiyle
In full blast
Bütün kuvvetiyle
For dear life
Bütün liman ve benzeri masrafların navlunun içinde olduğunu belirten bir deyim.
FREIGHT IN FULL OF ALL PORT CHARGES
bütün malını satın al
buy out
bütün malını satın alma
buyout
Bütün mesele burada
But there it is
Bütün mesele burada
There it is
bütün millete ait
nationwide
bütün olan bitenden sonra
after all
BÜTÜN OLARAK
TOTALLY
bütün olarak
as a whole
BÜTÜN OLARAK
OUTRIGHT
Bütün ömrümde
In all my born days
bütün ömrümde
In all my experience
bütün parasını yatırmak
put one’s shirt on sth
bütün raund
all round
bütün renklere hassas film
panchromatic film
bütün riskleri hesaplamak, enikonu düşünmek
count the cost
Bütün rizikolar,tehlikeler.Hariç tutulanlar dışında bütün nedenlerden doğacak kayıplara karşı sigorta şekli.
ALL RISKS
bütün sayı ölçeği
complete number scale