Translate
"O"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
o
(kis.) ocean, October, Ohio, old, older.
O
SIFIR
o
unlem 0! Ya ! (hayret ve saskinlik ifadesi).
o may gat
doğru yazılışı oh my god anlamı aman tahrım, aman allahım
o ye of little faith
siz inanmayanlar/güvenmeyenler!
o, o
(i.) Ingiliz alfabesinin on besinci harfi; O seklinde sey; sifir; (kim.) oksijen; ohm.
o, o
ohm
o, o
sıfır
o.k.
iyi
O.K.
MAKBUL
O.K.
OKEY
O.K.
OKEYLEMEK
O.K.
ONAY
O.K.
ONAYLAMAK
o.k.
peki demek
o’
edat, onek of veya on’in kisaltilmis sekli (bazi isimlerin basina gelen edat: o’clock gibi); (bh) zade (bazi Irlanda’li sahis isimlerinin basina gelir ve oglu anlamindadir: O’Casey).
o’clock
(z.) saate gore. It’s one o’clock. Saat bir.
o’clock
saat
o’clock
saate göre
O-acetylsalicylic acid; its salts and esters
O-asetilsalisilik asit ile tuzları ve esterleri
oaf
(i.) (cog. oafs, oaves) budala veya ahmak kimse, kaba adam. oafish (s.) sersem.
OAF
BECERİKSİZ
oaf
budala
OAF
HÖDÜK
OAF
SAKAR
oaf
sakar ve hantal kimse, ayı
oaf
salak adam
OAF
SERSEM
OAFISH
APTAL
OAFISH
BECERİKSİZ
OAFISH
SERSEM
oafish
1. sakar, beceriksiz, 2. sersem, salak
oafish
sersem
oak
1.meşe ağacı, 2.meşe odunu
OAK
MEŞE
oak
meşe ağacı
OAK
MEŞE ODUNU
oak apple
yaş mazı
oak barren
meşelik
Oak blocks, strips or friezes for parquet or wood block flooring, planed but not assembled (excluding continuously shaped)
Meşe blokları, şeritleri ya da frizleri, parke döşemeleri ya da ahşap blok döşemeler için olanlar, planyalanmış ama birleştirilmemiş olanlar (herhangi bir yüzü veya kenarı boylu boyunca şekillendirilmiş olanlar hariç)
OAK GALL
MAZI
OAKEN
MEŞE
oaken
meşeden yapılmış
oaklet
küçük meşe ağacı
oakum
(i.) ustupu, kalafat ustupusu. black oakum katranli ustupu.
OAKUM
ÜSTÜPÜ
Oakum
Üstüpü; kalafat üstüpüsü
oakwood
1. meşe ağacının kerestesi, 2. meşe ormanı
oameter
dalga ölçer
OAR
İŞÇİ
oar
kürek
oar
sal ya da benzeri bir deniz aracının insan gücü ile suda hareket etmesini sağlayan alet
OAR BLADE
Kürek palası
OAR FISH
Kağıt balığı.
OAR HANDLE
Kürek topacı.
OAR LOCK
Fırdöndülü yarım ay kürek ıskarmozu,lumbarı.
OAR SHAFT
Kürek bedeni
oared
kürekle yönetilen
oarlock
Aİ. ıskarmoz
OARLOCK
ISKARMOZ
Oars
Kayık kürekleri
oarsman
kürekçi
OARSMANSHIP
KÜREKÇİLİK
oarswoman
bayan kürekçi
OASIS
VAHA
oasis
(i.) (cog. oases) vaha, col ortasinda sulak ve bitek arazi.
oasis
çölde genellikle bir su birikintisinin etrafında bulunan verimli arazi
oasis
vaha
oast
şerbetçiotu kurutma fırını
oat
yulaf
oat
yulaf tanesi
Oat flour
Yulaf unu
oat meal
yulaf ezmesi
oaten
1. yulaf ile ilgili, 2. yulaftan yapılmış
OATEN
YULAF
oath
(i.) ant, yemin: kufur, Ianet. administer an oath (huk.) yemin ettirmek, ant icirmek. take an oath yemin etmek, ant icmek.
oath
1.ant, yemin, 2.sövgü, küfür
OATH
ANT
Oath
Ant, yemin
oath
kutsal görülen bir şeyin adıyla aynı olan, ondan türetilmiş veya o şeyin adını içeren ifade
OATH
KÜFÜR
oath
yemin
oath
yemin küfür
Oath by order of court
Resen teklif olunan yemin
oath of allegiance
sadakat yemini
Oath-breaking
Yeminden dönme
oatmeal
yulaf ezmesi
Oatmeal
Yulaf ezmesi; yulaf unu
Oatmeal cookies
Yulaf ezmeli kurabiye
oats
1.yulaf, 2.yulaf ezmesi
Oats
Yulaf
ob
(i.) Obi nehri.
ob
obi nehri
obbligato
(i.), (muz.) bir san solosuna refakat eden muzik aletinin caldigi parca, obligato.
obbligato
obligato
obcordate
(s.), (bot.) yurek seklinde ve sivri ucu sapa yapismis olan (yaprak), obkordat.
obduracy
inatçılık
obduracy
inatçılık, sertlik
obdurate
(s.) inatci, kati kalpli; sert, kirici, yumusatilamaz; idaresi zor. obduracy (i.) inatcilik, sertlik. obdurately (z.) inatla.
obdurate
inatçı
OBDURATE
KATI YÜREKLİ
obdurate
kırıcı
obdurate
sert
OBDURATE
TAŞ KALPLİ
Obdurate stance
Katı tutum
OBE
ZENCİ BÜYÜSÜ
OBEAH
ZENCİ BÜYÜSÜ
obeah, obe, obi
(i.) ozellikle Bati Hint Adalarinda ve ABD’de zenciler tarafindan uygulanan bir cesit buyu.
OBEDIENCE
BAĞLILIK
OBEDIENCE
BOYUN EĞME
OBEDIENCE
İTAAT
OBEDIENCE
SADAKÂT
OBEDIENT
İTAATKÂR
OBEDIENT
SADIK
OBEDIENT
SÖZ DİNLER
OBEDIENT
YUMUŞAK BAŞLI
obedience
(i.) itaat, itaat etme, soz dinleme, boyun egme.
obedience
itaat
obedience
itaat, uyma, söz dinleme
obedient
(s.) itaatli, soz dinleyen, yumusak basli. your obedient servant eski kulunuz, bendeniz (mektuplarda imza ile kullanilirdi). obediently (z.) itaatkar olarak.
obedient
itaatkâr, söz dinler, uysal
Obedient
İtaatli
Obedient
itaatli, itaatkâr, söz dinleyen
obedient
yumuşak başlı
obedient to
e uyan
obediential (obsolete)
sadakat kuralına göre olan
OBEISANCE
BAŞ EĞME
OBEISANCE
HÜRMET
OBEISANCE
ÖNÜNDE EĞİLME
OBEISANCE
SAYGI
OBEISANT
HÜRMETLİ
OBEISANT
SAYGILI
obeisance
(i.) hurmetle egilme; hurmet, saygi, riayet. pay veya do obeisance hurmet gostermek.
obeisance
hürmet
obeisance
saygı
obeisance
saygı, hürmet
obeisant
saygılı, hürmetli
OBELISK
DİKİLİ TAŞ
OBELISK
DİKİLİTAŞ
OBELISK
KÖŞELİ SÜTUN
OBELISK
OBELİSK
obelisk
(i.) dikili tas, dort koseli sutun; (matb.) basvurma isareti, .
obelisk
dikili taş
obelisk
dikilitaş
obelus
başvurma işareti
obento
japonya’da özellikle çocukların beslenme çantalarına konulacak şekilde yapılan kutu yemek
Oberhoffer’s reagent
Oberhoffer ayıracı(kaba dağlama)
obese
(s.) cok sisman. obesity (obi’siti, obes’iti) (i.) sismanlik.
OBESE
AŞIRI ŞİŞMAN
obese
çok şişman