Translate
"Sit"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
sit
1.oturmak, 2.oturtmak, 3.(on ile) yer almak, görev almak, 4.(for ile) (sınava) girmek, 5.toplantı yapmak
sit
çömelmek
sit
otur
sit
oturmak
Sit
Oturmak, uymak
sit
poz vermek
sit
toplanmak
sit
tünemek
sit about
boş otur
sit about
hiçbir şey yapmamak, parmağını oynatmamak
sit around
hiçbir şey yapmamak, parmağını oynatmamak
sit back
boş otur
sit back
dinlenmek, hiçbir şey yapmamak, boş boş oturmak
sit below the salt
(şaka yollu) biz fanilerin arasına karışmak
sit beneath the salt
(şaka yollu) biz fanilerin arasına karışmak
sit by someone
birinin yanında oturmak
sit down
oturmak
sit down
v.otur:n.oturma
Sit down lunch
Masaya servis
sit down strike
oturma eylemi
Sit down to a meal
Sofraya Oturmak
sit for
sınava girmek
sit in
vekâlet etmek, yerine bakmak
sit in
yerini al
sit in
yerini almak
sit in for
yerini almak
Sit in pocket
Torbalı yan cep
sit in the anxious seat
diken üzerinde oturmak
sit on
-e üye olmak
sit on (something)
(bir konu) üzerine toplanmak
sit on a powder keg
dikenli fıçı üzerinde olmak
sit on the fence
taraf olmamak
sit on the fence
taraf tutmamak
sit out
1. sonuna kadar kalmak, 2. yer almamak, katılmamak
sit out
sonuna kadar oturmak
sit through something
bir şeyi sonuna kadar oturarak izlemek
sit tight
olduğu yerde kalmak, dediğinden vazgeçmemek
sit tight
yılmadan devam et
sit tight
yılmadan devam etmek
sit up
1. gece geç yatmak, 2. dik oturmak, 3. masada yerini almak
sit up
dik otur
sit upon (something)
(bir konu) üzerine toplanmak
sitar
hint çalgısı
sitar
sitar
sitdown strike
oturma grevi.
sit-down strike
oturma grevi
site
1.yer, mevki, 2.arsa
site
i. yer, mevki, mahal, mevzi.
Site
İnşaat alanı
site
mahal
site
mevki
site
mevzi
site
site
site
şantiye
Site
Şantiye, yapım alanı
site
v.yerleş:n.yer
site
v.yerleştir:n.bölge
site
yer
site
yer mahal
site clearance
konum görüş açıklığı
site closure and stabilization
alanın kapatılması ve düzenlenmesine ilişkin eylemler
Site condition
Arazi koşulları
Site electrician
Şantiye elektrikcisi
Site fence
Şantiye çiti, şantiye tel örgüsü
site for the preservation and reproduction of waterfowl
su kuşları koruma ve üreme alanı
site mixed
şantiyede hazırlanan
site of special scientific interest
bilimsel açıdan özel öneme sahip alan
site of special scientific interest
bilimsel olarak özel öneme sahip görülen ve bu nedenli girişin kısıtlandığı alan
Site plan
Yerleşim planı
site selection
yer seçimi
Site survey
Yap ım alanının incelenmesi
site symmetry
yer simetrisi
Site-Directed Mutation
Bölgesel Yönlendirilmiş Mutasyon
Site-identification equipment
Şantiye alanı belirleme ekipmanı
Site-safety equipment
Şantiye alanı emniyet ekipmanı
sith
z., (baglac), (edat), eskiden beri.
sitin
i. medeni haklari elde etmek icin oturma gosterisi.
sit-in
oturma eylemi, oturma grevi
sito-
(onek). yemek.
sito-
(önek) gıda
sitology
i. yemek bilgisi; pehriz ihtisasi.
sitology
yemek bilgisi, rejim bilgisi
Sitosterol
Sitositerol
sitosterol
sitosterol
sitotoxin
sitotoksin
sitter
1.(ressama) poz veren kimse, 2.bebek bakıcısı
sitter
i. oturan kimse. baby sitter ana babasi evde yokken cocugun yaninda oturan ucretli bakici.
sitter
kolay iş
sitter
oturan
sitting
1.oturma, oturuş, 2.poz verme, 3.oturum, celse, 4.oturan, oturmakta olan, 5.bir yerde yerleşmiş bulunan, oturan
sitting
celse
sitting
i., s. celse, oturum; kuluckalik yumurta sayisi; kulucka muddeti; s. oturmaya mahsus. sitting duck k.dili. kolay vurulan hedef. sitting room salon, oturma odasi.
sitting
n.oturma:v.otur:prep.oturarak
Sitting
Oturum
sitting duck
saftaloz, kolayca aldatılabilen kişi
sitting member
belirli bir seçim bölgesinin milletvekili
sitting pretty
cebi dolu
sitting room
oturma odası
situate
f. yerlestirmek, yerini tayin etmek. situated s. kain, vaki, mukim, bulunan.
situate
mukim
situate
vaki
situate
yerleştirmek
Situate
yerleştirmek, yerini tayin etmek. situated kain, vaki, mukim, bulunan.
situated
bulunan, yerleşmiş
situated
bulunmak konum
Situated, resident
Mukim
Situation
’’ yer, mevki, mahal
situation
1.konum, yer, durum, mevki, 2.durum, hal, yağday, 3.iş, memuriyet
situation
durum
situation
görev
situation
hal
situation
i. yer, mevki, mahal; hal; vaziyet, durum; gorev, vazife, memuriyet.
situation
mahal
situation
memuriyet
situation
mevki
situation
vazife
situation
vaziyet
situation
yer
situation analysis
durum analizi
situation map.
durum haritası
situation understanding
durum anlayışı
situational
durumsal
situational awareness social network analysis
durumsal farkındalık sosyal ağ çözümlemesi
situational variable
durumsal değişken
situationism
özünde karşılaşılan durumlara göre hareket edilmesi gerektiği görüşünü benimseyen bir akım
situs
situs
situs
yer, mevki
sitz bath
oturularak yikanilan kuvet.