Translate
"Stick"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
Stick
1) Sopa 2) Çubuk; değnek
stick
1.sopa, değnek, 2.baston, 3.saplamak, 4.saplanmak, 5.koymak, 6.sokmak, 7.takmak, 8.yapışmak, 9.yapıştırmak
stick
ağaç
stick
baston
stick
bıçaklamak
stick
çakmak
stick
çekinmek
Stick
Çubuk
stick
çubuk,sırık
stick
dayanışmak
stick
değnek
Stick
değnek, sopa, çubuk, baston, saplamak, yapıştırmak, yapışmak stıck to -e takılmak, stıcky yapışkan
stick
delmek
stick
hançerlemek
stick
koymak
stick
kumpas
stick
parça (mobilya için)
stick
saplanıp kalmak
stick
sırık
stick
sokmak
Stick
SOPA, BASTON
stick
tahta
stick
v.sapla:n.çubuk
stick
yapışmak
stick
yapıştırmak
Stick
YAPIŞTIRMAK, DEĞDİRMEK, YAPIŞMAK
stick a fork in (me)
(ben) tamamım
stick around
beklemek, kalmak
stick around
yakınında bekle
stick around for
bir şey için kalmak
stick at
1. sıkı çalışmaya devam etmek, 2. yapmayı reddetmek
stick at
bir iş üzerinde sebatla çalışmaya devam etmek
stick by
destekle
stick by
desteklemeye devam etmek
stick heart and soul
dört elle sarılmak
stick in one’s craw
içi elvermemek
stick in one’s gizzard
kursağında kalmak
stick in the mud
uyuşuk
stick it out
dayanmak
stick like a burr
kene gibi yapışmak
stick on
yapıştırmak
stick one’s neck out
kendini ateşe atmak
stick one’s neck out
kendini tehlikeye atmak
stick one’s nose into
burnunu sokmak
stick out
1. dışarı çıkarmak, uzatmak, 2. ucu çıkmak
stick out
çıkar
stick out
çıkıntı yapmak
Stick shift
El vitesi
stick through (something)
(bir şeyi) sonuna kadar sürdürmek/devam ettirmek
stick through (something)
(bir şeyin) sonuna kadar devam etmek
stick to
bağlı kalmak, değiştirmeyi reddetmek, yapışmak
stick to (one’s) knitting
sadece bildiği yolda yürümek
stick to (one’s) knitting
sadece bildiği/aşina olduğu şeyleri yapmak
stick to one’s guns
ayak diremek
stick to one’s last
çizmeden yukarı çıkmamak
stick to the knitting
sadece bildiği yolda yürümek
stick to the knitting
sadece bildiği/aşina olduğu şeyleri yapmak
stick to the plan till the end
sonuna kadar plana bağlı kalmak
stick together
birbirine yapış(tır)mak, birbirinden ayrılmamak
Stick umbrella
Baston şemsiye
stick up
1. dikmek, 2. dik durmak
stick up
dik
stick up for
savun
stick up for
savunmak, tarafını tutmak
stick up to
karşı koymak
stick with
devam etmek
stick with
devam ettirmek
stick with
üzerinde sebatla çalışmaya devam etmek (bir iş)
stick with (someone or something)
(biriyle/bir şeyle) devam etmek
stick with (something)
(bir şeyi) denemeye devam etmek
stick with (something)
(bir şeyi) kullanmaya devam etmek
stick with (something)
(bir şeyi) yapmaya devam etmek
stick with in
saplanıp kalmak (çamur kum vb’ne)
stick; shingles; rod; wand; clip; cross; strip; spike
sopa; zona; çubuk; asa; klips; çapraz; şerit; başak
sticker
1.yapışkan adam, 2.etiket
sticker
diken
sticker
etiket
sticker
i. etiket; yapistiran kimse; k.dili. sasirtici sey; diken; yapiskan ot.
Sticker
Yapışkı; modelin döküme yapışma izi (döküm)
Sticker break
Yapışkı kopması (sac)
Stickers
Çıkartmalar
stickier
adv.daha yapışkan:adj.yapışkan
stickier
daha yapışkan
stickiest
en yapışkan
stickiness
yapışkanlık
sticking plaster
plaster, yapışkan yakı
Sticking Plaster
Yara bandı
Sticking plasters for medical purposes
Tıbbi amaçlı yapışkan plasterler
sticking point
anlaşmaya varılamayan konu
sticking point
mutabık kalınamayan konu
sticking point
uzlaşılamayan konu
stickinthemud
i., k.dili. miyminti kimse.
stick-in-the-mud
1. uyuşuk, ağır, 2. tutucu, 3. pısırık, eski kafalı
stickle
f. puruz cikarmak; ince eleyip sik dokumak, titizlenmek; tereddut etmek, kararsiz olmak. stickler i. bir konuda titizlenen kimse. a stickler for order duzen meraklisi.
stickle
inatçılık etmek, titiz davranmak
stickle
tereddüt etmek
stickle
titizlenmek
stickleback
dikenli balık
sticklebsck
i. dikenli balik, zool. Gasterostus.
stickler
disiplini seven, kılı kırk yaran kişi
stickler for
çok titiz
stickpin
i.,( A.B.D.) kravat ignesi.
Stickpin
Kravat iğnesi
sticks and stones can break my bones but words can never hurt me
istediğin kadar konuş söyle beni yaralayamazsın
sticks and stones may break my bones but hard words cannot hurt me
istediğin kadar konuş söyle beni yaralayamazsın
sticks and stones will break my bones but words will never hurt me
istediğin kadar konuş söyle beni yaralayamazsın
Sticks for playing sports
Spor yapmak için sopalar
sticktoitive
azimli
sticktoitive
s., k.dili. sebatkar, azimli.
stick-to-itive
azimli, inatçı
stickup
i., (argo) soygun.
stickup
selefon
stick-up
silahlı soygun
sticky
1.yapış yapış, yapışkan, 2.güç, zor, 3.cimri
sticky
cıvık
sticky
s. yapiskan; sicak ve nemli; (Ing), k.dili. zor, istirap veren. stickily z. yapiskan bir sekilde. stickiness i. yapiskanlik.
sticky
yapışkan
sticky key
yapışkan tuş
Sticky keys
Yapışkan tuşlar
Sticky notes
Yapışkan notlar
Sticky point
Yapışma noktası (sulu kil)
Sticky-note pads
Post-itler