Translate
"ant"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
ant
(i). karinca, (zool). Formica. flying ant kanatli karinca. red ant kizil karinca, (zool). Formica sanguinea. stinging ant karaigne. white ant divik.
ant
karınca
ant algorithm
karınca algoritması
ant algorithm
karınca çözümyolu
ant bear
karıncayiyen
ant bird
karınca kuşu
ant colony optimization
karınca kolonisi eniyilemesi
ant eater
karıncayiyen
ant lion
karınca aslanı
ANTACID
ANTİASİT
antacid
(s). mide eksimesini tedavi eden, asitleri giderici.
antacid
1. mide ekşimesini tedavi eden, ekşiliğe karşı, 2. asit giderici (şey), antiasit
antacid
antasit
antacid
asit giderici
Antacid
Asit giderici (ilaç)
Antacid
Mide asidi giderici
ANTAGONISM
ANTAGONİZM
ANTAGONISM
DÜŞMANLIK
ANTAGONISM
KİN
ANTAGONISM
REKABET
ANTAGONISM
ZITLIK
ANTAGONIST
DÜŞMAN
ANTAGONIST
HASIM
ANTAGONIST
KARŞI ÇIKAN
ANTAGONIST
KARŞI OLAN KİMSE
ANTAGONIST
MUHALİF
ANTAGONIST
RAKİP
ANTAGONISTIC
DÜŞMAN
ANTAGONISTIC
KARŞI OLAN
ANTAGONISTIC
MUHALİF
ANTAGONIZE
ALEYHİNE ÇEVİRMEK
ANTAGONIZE
DÜŞMAN ETMEK
ANTAGONIZE
KARŞI ÇIKMAK
ANTAGONIZE
KIŞKIRTMAK
antagonise
karşı çık
antagonism
(i). husumet, kin; ziddiyet.
antagonism
antagonizm
Antagonism
Antagonizma
antagonism
düşmanlık
antagonism
düşmanlık, kin
antagonism
husumet
antagonism
karşı çıkma
antagonism
kin
antagonism
zıddiyet
antagonist
(i). muhasim, karsi cIkan, muhalif kimse. antagonis’tic (s). muhasim, zit, muhalif. antagonis’tically (z). muhalefet ederek, karsi cIkarak.
antagonist
antagonist
antagonist
hasım
antagonist
hasım, rakip
antagonist
karşı çıkan
antagonist
karşı olan kimse
antagonist
muhalif
antagonist
muhasım
antagonist
zıt
antagonistic
1. zıt, muhalif, 2. düşman, karşıt
antagonistic agent
aykırı etmen
antagonistically
muhalefet ederek, karşı çıkarak
antagonize
(f). zitlik yaratmak, aleyhine cevirmek, husumeti tahrik etmek, kiskirtmak.
antagonize
düşman et
antagonize
düşman etmek
antagonize
karşı çık
antagonize
karşı çıkmak
antagonize
kışkırtmak
antalgic
(s)., (i). agri kesici.
antalgic
ağrı kesici
ANTARCTIC
66 derece 33 dakika güney enleminin güneyinde kalan dünya parçası.
ANTARCTIC
ANTARTİK
ANTARCTIC
GÜNEY KUTBU İLE İLGİLİ
ANTARCTIC
GÜNEY KUTBU VE YÖRESİ
ANTARCTIC CIRCLE
66 33 S enleminden geçen paralel dairesi.
antarctic
(i)., (s). Guney Kutbu ve civari; (s). Guney Kutbuna ve o civara ait. Antarctic Circle Guney Kutup dairesi.
antarctic
güney kutbu
antarctic
güney kutbu ile ilgili
antarctic
güney kutbuna ait
antarctic
Güney Kutbuyla ilgili
antarctic circle
antarktik daire
antarctic circle
güney kutbu dairesi
antarctic circle
güney kutup dairesi
antarctic ocean
antartik okyanusu
antarctic zone
güney kutup bölgesi
antarctica
(i). Antarktika.
antarctica
antarktika
antarctica
yeryüzünün en güneyindeki kıta
antares
antares
antarthritic
(s)., (tib). eklem agrisini teskin eden.
antasthmatic
(s)., (tib). astimi teskin eden, antiazmatik.
antbird
karınca kuşu
ante
(i). pokerde oyuna baslamadan evvel her oyuncu tarafindan ortaya konulan para, bop.
ante
1. önce, 2. (edat) önce, önceki
ante
bop
ANTE
EVVEL
ANTE
GİRİŞ
ANTE
ÖDEMEK
ANTE
PARA KOYMAK
ANTE
PARA SÜRMEK
ANTE
PARA VERMEK
ante-
önce anlamı veren ön ek
ANTE MERIDIEM
Öğleden evvel.Kısaca AM.
ANTE MERIDIEM
SABAH
ante meridiem
öğleden önce
ante meridiem
öğleden önce, sabah
ante partum
ante partum
ANTE UP
ÖDEMEK
ANTE UP
PARA KOYMAK
ANTE UP
PARA SÜRMEK
anteater
karıncayiyen
anteater, antbear
(i)., (zool). Myrmccophaga cinsinden karinca yiyen bir takim hayvanlardan biri.
antebellum
(s)., (Lat). harpten evvel (ozellikle Amerikan ic harbinden evvel).
ANTEBELLUM
SAVAŞTAN ÖNCEKİ
ante-bellum
savaştan önce
antecedaneous (obsolete)
önce gelen
antecedence
(i). evvellik, oncelik, takaddum.
antecedence
1. önce olma, öncelik, 2. öncellik
ANTECEDENCE
EVVELLİK
antecedence
öncelik
ANTECEDENCE
ÖNCELİKLİ OLMA
antecedence
takaddüm
antecedency
öncelik
antecedent
(s), (i). once gelen, evvel, mukaddem; (i). onerti; gecmiste vaki olay; gecmis, mazi; ,(cog). ced, soy; (gram). zamirin yerini aldigi isim veya tumlec; (mat). bir denklemin ilk unitesi.
antecedent
evvel
ANTECEDENT
EVVELKİ
antecedent
geçmiş
antecedent
mazi
antecedent
mukaddem
antecedent
önce gelen
antecedent
önce gelen, önceki
antecedent
önceki
antecedent
önerti
antecedent
yerine zamir gelen isim
antecedent
zaman olarak önce gelen
antecedent to
-den önce olan
antecedent variable
öncül değişken
Antecedent, preceding
Önce gelen
Antecedent, prior
Evvelki
antecedents
atalar
ANTECEDENTS
GEÇMİŞ
antecedents
önce gelenler
antecedents
önce olanlar
antechamber
1. küçük oda, bekleme odası, 2. ön yanma odası
ANTECHAMBER
ANTRE
ANTECHAMBER
BEKLEME ODASI
antechamber
geçiş veren oda
ANTECHAMBER
GİRİŞ SALONU
antechamber
ön yanma odası
ANTECIANS
Ekvator,eşlek hattının her iki tarafında aynı enlem ve boylamda yaşıyan insanlar.
antedate
(f). bir mektuba veya senede gecmis bir tarih atmak; daha evvel gelmek, takaddum etmek.
antedate
1. eski tarih atmak, 2. önce gelmek, önce olmak
antedate
daha erken bir tarih
ANTEDATE
GEÇMİŞ TARİH ATMAK
antedate
geçmiş tarihi at
ANTEDATE
İmza gününden evvelki gün.Yürürlük kazanması için belgeye buna göre tarih atmak.