Translate
"cant"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
cant
(i),, (f). yapmacik; riyakarlik, samimiyetsizlik; belirli bir zumre, grup veya partiye mal olmus kelime veya sozler; argo; (f). riyakar bir sekilde konusmak: dinsel konularda samimiyetsizce davranmak; murailik etmek; dilenmek, sesine bir ahenk vererek dil
cant
(i)., (f). meyil; siv; yatay kesit; (f). egmek, sivlendirmek, meylettirmek; ani bir hareketle firlatmak; egilmek, meyletmek, bukulmek; donmek.
CANT
1)Köşe yada açı. 2)Eğilmek.
CANT
ARGO
CANT
ARGOLU KONUŞMAK
Cant
bos laf, laf, bos laf, laf, ikiyüzlülük, riyakarlık, argo
cant
bükülmek
CANT
DİLENMEK
cant
dönmek
cant
eğilmek
CANT
EĞİM
CANT
EĞMEK
CANT
GERÇEK ANLAMI DIŞINDA KULLANILAN SÖZLER
cant
iki yüzlülük
cant
ikiyüzlü riyakar
CANT
İKİYÜZLÜLÜK
CANT
İKİYÜZLÜLÜK ETMEK
cant
ikiyüzlülük, yapmacık konuşma
CANT
MEYİL
cant
meyletmek
CANT
RİYAKÂRLIK
CANT
SAMİMİYETSİZLİK
cant
v.eğil:n.argo
CANT
YAN YATIRMAK
CANT
YAPMACIKLI KONUŞMAK
CANT
YAPMACIKLIK
CANT HOOK
Kancalı manivela.
cant hook
kutukleri devirmeye mahsus ucunda madeni kancasi olan tahta kaldirac.
cant hook
uzun saplı kanca
Cant hooks
Kütük kaldırma kancaları
CANT OVER
EĞİLMEK
CANT RIBBON
Gemi bordasına baştan kıça kadar çekilen tiriz hattı
cantabile
(s)., (muz). nagmeli.
cantabile
şarkılı
cantabrigian
(s). Cambridge ile ilgili; Cambridge universitesine ait.
cantaloup
kavun
Cantaloupe
Bir kavun türü
cantaloupe
kantalup kavunu
CANTALOUPE
KAVUN (KANTALUP)
cantaloupe, cantaloup
(i). kantalup kavunu, ustunde dilim cizgileri olan cok lezzetli kucuk bir kavun.
cantankerous
(s). huysuz, aksi, gecimsiz. cantankerously (z). huysuzluk yaparak. cantankerousness (i). huysuzluk, aksilik.
cantankerous
aksi
cantankerous
aksilik
CANTANKEROUS
GEÇİMSİZ
CANTANKEROUS
HIRÇIN
CANTANKEROUS
HUYSUZ
cantankerous
huysuz, hırçın, aksi, geçimsiz
CANTANKEROUS
İNATÇI
cantankerously
huysuzluk yaparak
cantata
(i)., (muz). kantat, kisa bir oratoryoyu andiran beste; bestelemek icin yazilan siir.
CANTATA
KANTAT
cantata
kısa oratoryo
cantatrice
(i). (cog. -ci) kadin sarkici, santoz.
canted
eğimli
canted
v.eğil:adj.eğilmiş
canted shot
eğik çekim
canteen
(i). matara; kantin, bufe; ordu satis kooperatifi; (ask). yemek takimlarinin icinde durdugu goz veya sandik.
Canteen
1) Matara; 2) Kantin
canteen
1.kantin, 2.matara, 3. kişilik çatal, bıçak, kaşık takımı
canteen
büfe
canteen
kantin
CANTEEN
MATARA
Canteen equipment
Kantin ekipmanı
canter
(i)., (f). eskin gidis (at); (f). eskin gitmek; eskin surmek.
canter
1. eşkin gidiş (at), 2. eşkin gitmek
CANTER
ATIN EŞKİN GİDİŞİ
CANTER
EŞKİN GİTMEK
canter
v.eşkin git:n.eşkin
canterbury bell
bir cesit cancicegi, (bot). Campanula medium.
canterbury bell
bir çeşit çançiçeği
canterbury bell
haseki küpesi
cantharides
kunduzböceği
cantharidin
cantharidin
canthariphil
canthariphil
cantharis
(i). (cog -tharides) (ecza). kuduzboceginden yapilan bir ilac; kuduzbocegi, (zool). Cantharis.
canthus
kantus
CANTICLE
İLAHİ
CANTICLE
KANTİK
CANTILEVER
ÇIKMA
CANTILEVER
DESTEKLİ
CANTILEVER
DİRSEKLİ
CANTILEVER
KONSOL
CANTILEVER
MANİVELA
CANTILEVER
SUNDURMA
CANTILEVER BEAM
Bir tarafı boşlukta kalan.Bkz:Girder.
Cantic
Eğik; eğimli
canticle
(i). mezmurlarin bestelenmis sekli, ilahi; (b.h)., (cog). Suleyman;in nesideleri.
canticle
1. kantik, ilahi, 2. dini şarkı
canticle
ilahi
canticoy (obsolete)
dans gibi amaçlar için bir araya gelme
cantilever
(i)., (mak). dirsek, yalniz bir ucu destekli olan kol; binanin disariya cikik olan kismi. cantilever bridge her biri bir ayak uzerinde dengeli oturan iki parcadan ibaret kopru.
cantilever
çıkma yapmak
cantilever
dirsek
Cantilever
Dirsek, çıkma
cantilever
dirsek, destek, konsol
Cantilever
Konsol
cantilever beam
ankastre kiriş
Cantilever beam
Dirsekli kiriş; Sundurma kiriş; Çıkma kiriş; Konsol kiriş
cantilever beam
konsol kiriş
cantilever bridge
konsol köprü
cantilever bridge
konsol köprü, çıkma köprü
cantilever extension
destek uzantısı-
Cantilever sensor
Çıkma algılayıcı
cantilever slab
konsol plak
Cantilever-supported core
Kiriş destekli maça (döküm)
cantillate
(f). tilavet etmek, Kur’an i nagme ile okumak.
cantle
(i). eyerin arka kasi; kose; parca bolum.
CANTLE
BÖLÜM
CANTLE
EYERİN ARKA KAŞI
cantle
eyerin arka kaşı, parça, kısım
cantle
köşe
cantle
parça
Cantles of saddles
Eyerlerin arka kaşları
CANTLINE
1)Halat kolları arasında kalan boşluk,kanal. 2)Fıçı,varil istifinde arada kalan boşluk.
canto
(i). uzun bir siirin bolumlerinden biri; kita.
CANTO
KITA
canto
şiirin bölümlerinden biri, kıta
canton
(f). idari bolumlere ayirmak, kantonlara ayirmak; (kanton ) askerleri konaklatmak. cantoral (s). kantonlara ayirmayla ilgili.
canton
(i). kanton, eyalet; bir bayragin bolumu.
canton
(i). Kanton. Canton crepe ince ve hafif bir cins krep ipekli kumas. Canton flannel bir yuzu tuylu pamuklu kumas. Cantonese’ (i). Guney ,Cinli; Guney cin dili.
canton
Çinli
canton
eyalet
CANTON
KANTON
canton
kanton, eyalet
CANTON
KANTONLARA AYIRMAK
CANTON
KONAKLATMAK (ASKER)
CANTON
KÜÇÜK EYALET
CANTONESE
GÜNEY ÇİN DİLİ
CANTONESE
KANTON LEHÇESİ
CANTONESE
KANTONLU
cantonment
(i). askerlerin sevkedildigi buyuk kamp; askeri bolge veya karargah; kisla.
cantonment
1. konak, karargâh, 2. kışla
cantonment
askerin yerleştirilmesi
CANTONMENT
KARARGÂH
cantonment
kışla
CANTONMENT
KONAK YERİ
cantor
(i). sinagog ayinlerinde taganni edenlerin lideri.
cantor
1. kantor, 2. kilisede baş şarkıcı
CANTOR
KANTOR
cantor function
cantor fonksiyonu
cantor set
cantor kümesi
cantor theorem
cantor teoremi
cantus
(i)., (muz). dini musiki; sarki, melodi. cantus firmus (muz). cok sesli bir parcanin bolumlerinin eklendigi esas musiki parcasi.
cantus
şarkı
cantus firmus
şekil ve kullanılış tarzı belirlenmiş ilahi