Translate
"deb"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
deb
bkz. debutante
deb
sosyeteye ilk kez davet edilen kız
debacle
(i). birden cokme, kotu bir yenilgi; nehri tikayan buz v.b,nin birden cozulmesi.
debacle
1. felaket, musibet, yıkım, 2. hezimet, bozgun
DEBACLE
BOZGUN
DEBACLE
FELÂKET
DEBACLE
FİYASKO
DEBACLE
KAÇIŞMA
DEBACLE
YIKIM
debar
(f). mani olmak, engel olmak, menetmek, mahrum etmek, yoksun birakmak. debar from menetmek.
debar
(from ile) mahrum bırakmak, alıkoymak
DEBAR
ENGEL OLMAK
debar
mahrum bırak
DEBAR
MAHRUM ETMEK
DEBAR
MENETMEK
DEBAR
YASAKLAMAK
DEBAR
YOKSUN BIRAKMAK
debar from
_den mahrum etmek
debar from
koru
DEBAR FROM
MAHRUM ETMEK
DEBAR FROM
YOKSUN BIRAKMAK
debark
(f). gemiden cikmak, karaya, cikmak debarka tion (i). karaya cikma, cikarma.
debark
çıkarma
DEBARK
KARAYA ÇIKARMAK
DEBARK
KARAYA ÇIKMAK
DEBARKATION
Gemiden çıkma.
DEBARKATION
KARAYA ÇIKMA
debarment
engel olma
Debarment
Mahrumiyet
Debarring from inheriting
Mirastan mahrumiyet
debase
(f). kiymetini dusurmek, ayarini bozmak; seref ve itibarina halel getirmek, tezlil etmek, alcaltmak, indirmek; bozmak. debased coinage icindeki gumus veya altin miktari azaltilmis madeni paralar.
debase
alçalt
DEBASE
ALÇALTMAK
debase
alçaltmak, itibarını düşürmek
DEBASE
BOZMAK
DEBASE
DEĞERİNİ DÜŞÜRMEK
debase
indirmek
DEBASE
İTİBARINI KÜÇÜLTMEK
DEBASE
KÜÇÜK DÜŞÜRMEK
DEBASE
SAHTESİNİ YAPMAK
DEBASED
ALÇALMIŞ
DEBASED
ALÇALTICI
DEBASED
BAYAĞI
DEBASED
DEĞERİ DÜŞÜRÜLMÜŞ
DEBASED
KÜÇÜK DÜŞMÜŞ
DEBASED
KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ
debased
v.alçalt:adj.alçaltmış
debasement
alçaltma
debasing
n.alçaltan:v.alçalt:prep.alçaltarak
debatable
(s). sorusturulmasi gereken, munakasa edilebilir; supheli.
debatable
(toprak parçası) iki taraf arasında ihtilaf halinde olan
debatable
kuşku uyandıran
DEBATABLE
KUŞKULU
debatable
pazarlığa açık
DEBATABLE
SORUŞTURULABİLİR
DEBATABLE
ŞÜPHELİ
debatable
şüpheli, kuşku uyandıran
DEBATABLE
TARTIŞILABİLİR
debatable issue
tartışmaya açık konu
debatable time
tartışılabilir zaman
debate
(f)., (i). tartismak, munakasa etmek, muzakere etmek; cok dusunmek; (i). tartisma, munakasa, muzakere, fikir mucadelesi. debating society munazaralar tertip eden kurum.
debate
1.tartışma, müzakere, görüşme, 2.tartışmak, görüşmek
DEBATE
ÇEKİŞME
DEBATE
ÇEKİŞMEK
DEBATE
DANIŞMAK
DEBATE
DİKKATE ALMAK
DEBATE
DÜŞÜNÜP TAŞINMAK
DEBATE
GÖRÜŞME
debate
münakaşa
DEBATE
MÜZAKERE
DEBATE
TARTIŞMA
DEBATE
TARTIŞMAK
Debate
tartışmak, münakaşa etmek, müzakere etmek
debate
v.tartış:n.tartışma
DEBATE WITH ONESELF
DÜŞÜNÜP TAŞINMAK
DEBATE WITH ONESELF
TARTMAK
debater
tartışmacı
debating technology
tartışma teknolojisi
debauch
(f)., (i). ayartmak, bastan cikarmak; (i). sefahat, sefahat alemi.
debauch
1.sefahat, 2.ayartmak, baştan çıkartmak, doğru yoldan saptırmak
DEBAUCH
AHLAKSIZLIK
DEBAUCH
AYARTMAK
DEBAUCH
BAŞTAN ÇIKARMAK
DEBAUCH
BOZMAK
DEBAUCH
KÖTÜ YOLA DÜŞÜRMEK
DEBAUCH
SEFAHAT
DEBAUCH
ZEVK VE EĞLENCEYE DÜŞKÜNLÜK
DEBAUCHED
AHLAKSIZ
debauched
dışlanmış
debauched
sefih, zampara, uçarı, alemci
debauched
uçarı
DEBAUCHED
ZEVK VE EĞLENCE DÜŞKÜNÜ
debauchee
(i). sefih kimse, ayyas kimse, zampara; (fig). copluk horozu.
DEBAUCHEE
ÇAPKIN
DEBAUCHEE
UÇARI
DEBAUCHEE
ZAMPARA
debauchee
zampara, çapkın kimse
debaucher
ayartıcı
DEBAUCHER
BAŞTAN ÇIKARAN KİMSE
debauchery
(i). sefahat, ayyaslik, ucarilik.
DEBAUCHERY
AHLAKSIZLIK
debauchery
ayyaşlık
DEBAUCHERY
ÇAPKINLIK
debauchery
dışlanmışlık
DEBAUCHERY
SEFAHAT
debauchery
sefahat, uçarılık, zamparalık, alemcilik
DEBAUCHERY
UÇARILIK
DEBAUCHERY
ZAMPARALIK
debby
sosyeteye yeni katılan genç kız
debenture
(i)., (tic). tahvil, senet, pusula. debenture bonds tahvilat.
debenture
1. borç senedi, 2. tahvil, senet
DEBENTURE
BORÇ SENEDİ
DEBENTURE
BORÇLANMA BELGESİ
debenture
senet
debenture bond
tahvilat
Debenture, bond
Tahvil
DEBILITATE
ZAYIFLATMAK
DEBILITATION
ZAYIFLATMA
DEBILITY
DERMANSIZLIK
DEBILITY
HALSİZLİK
DEBILITY
ZAYIFLIK
DEBIT
BORÇ
DEBIT
BORÇ HANESİNE YAPILAN KAYIT
DEBIT
BORÇLANDIRMAK
DEBIT
ZİMMET
debilitate
(f). takatini kesmek, kuvvetten dusurmek , zayiflatmak. debility (i). zayiflik, takatsizlik, kuvvetsizlik; anormal derecede halsizlik.
debilitate
güçsüzleştir
debilitate
güçsüzleştirmek, zayıflatmak, takatten düşürmek
debilitate
kuvvetsizlik
debilitate
takatsizlik
debilitate
zayıflat
debilitated
v.zayıflat:adj.zayıflatmış
debilitating
n.zayıflatma:v.zayıflat:prep.zayıflatarak
debilitation
güçten düşürme, zayıflatma
debilitation
zayıflatma
debility
güçsüzlük, takatsizlik, zayıflık
debility
zayıflık
debit
1.deftere kaydedilen borç, açık, zimmet, 2.zimmetine geçirmek
debit
borç
debit
borç açık zimmet
Debit
Borç kaydı, zimmet
debit
borçlanma
debit
ödemeler bilançosu kayıtlan açısından ülke üzerinde yabancılar lehine alacak hakkı doğuran işlemler
debit
v.zimmet kaydet:n.zimmet
debit
zimmet
debit account
borç hesabı, zimmet hesabı
debit advice
borçlu dekontu
debit and credit
borç ve alacak
debit balance
borç bakıyesi
Debit balance
Borç bakiyesi