Translate
"dis"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
dis
ayrı
dis
onek zit olus; uzaklastirma; ayri; olmayan (olumsuz bir kelimenin anlamini kuvvetlendirici ek); yapilan bir seyi bozma anlamina gelen bir onek.
dis
uzaklaştırma
dis-
(önek) zıt oluş, aksi
disability
(i). malûliyet; yetersizlik, kifayetsizlik, kuvvetsizlik, zaaf; yetkisizlik, salahiyetsizlik.
disability
1.sakatlık, 2.yetersizlik
disability
kifayetsizlik
disability
kuvvetsizlik
disability
malûliyet
disability
sakatlık
Disability
Yeteneksizlik, yetersizlik
disability
yetersizlik
disability
yetkisizlik
disability
zaaf
disability discrimination
engellilere karşı ayrımcılık
disability pension
sakatlık maaşı, maluliyet maaşı
Disability politics
Engelliler politikası
disable
(f). sakatlamak, kuvvetten dusurmek, zayiflatmak; (huk). salahiyetini elinden almak, ehliyetsiz kilmak. disabled (s). sakat. disablement (i). sakatlik; yetkisizlik, salahiyetsizlik.
disable
1.sakatlamak, 2.mahrum etmek
disable
etkisiz kıl
disable
geçersiz kılmak
disable
geçersizleştir
disable
sakatlamak
disable
seçilemez kılmak
disable
yetkisizlik
disable
zayıflatmak
disable message
geçersiz mesaj
disable pension, ınvalidity benefit
malullük aylığı
disable, to
seçilemez kılmak, etkisizleştirmek
disabled
(the ile) sakatlar
disabled
1) etkisiz, çalışamaz; 2) seçilemez kılınmış
Disabled
1) Sakat, malül (tıp)2) Çalışamaz
disabled
etkin değil
disabled
geçersiz kılınmış, seçilemez
disabled
kullanılamaz
disabled
kullanım dışı
disabled
özürlü
disabled
sakat
disabled
seçilemez kılınmış
disabled
v.etkisiz kıl:adj.etkisiz kılınmış
disabled
v.geçersizleştir:adj.seçilemez kılınmış
disabled access
Engelli erişimi
disabled actions
devre dışı kalmış işlemler
disabled cookie
kullanım dışı bırakılmış gözlemci yazılım
disabled from birth
doğuştan özürlü
disabled parking space
Özürlüler yeri, engelli park yeri
disabled personal account
kullanım dışı bırakılmış kişisel hesap
disabled soldier
malul gazi
disabled state
çalışamazlık durum
disabled time
çalışamazlık süresi
disabled users
Engelli kullanıcılar
disabled veteran pension
harp malullüğü aylığı
disablement
1. sakatlık, 2. yetkisizlik
Disablement
Maluliyet
Disablement
Sakatlanma, malül olma(tıp)
disablement
sakatlık
disablism
engellilere karşı ayrımcılık
disabuse
(f). yanlis bir fikri duzelterek gozunu acmak, dogru yolu gostermek.
disabuse
doğru yolu göstermek, hatadan kurtarmak
disabuse
gözünü aç
disaccharide
disakkarit
disaccord
(f)., (i). ihtilaf halinde olmak, aralarinda anlasmazlik olmak; (i). anlasmazlik, ahenksizlik.
disaccord
1. anlaşmazlık, ahenksizlik, 2. aynı fikirde olmak, uzlaşmamak, uyuşmamak
disaccord
ahenksizlik
disaccord
anlaşmazlık
disaccustom
(f). bir aliskanliktan vazgecirmek, bir itiyadi biraktirmak.
disaccustom
bir alışkanlıktan vaz geçirmek
disacidify
asidini gider
disacidify
asidini gidermek
disacknowledge
(f). inkar etmek, kabul etmemek, reddetmek.
disacknowledge
reddetmek
disadvantage
(f). menfaatine halel getirmek, yararina olmamak, zarar vermek.
disadvantage
(i). mahzur, aleyhte olan durum, dezavantaj, zarar, ziyan. at a disadvantage (digerlerine nispetle) daha zayif bir durumda olmak, dezavantajli olmak. be to somebodys disadvantage bir kimsenin zararina olmak. disadvantaged (s). normal sayilan menfaatlerden
disadvantage
1.dezavantaj, 2.zarar, kayıp
disadvantage
dezavantaj
Disadvantage
Dezavantaj, zarar
Disadvantage
Dezavantajlı Alanlar
disadvantage
götürü, sakınca
disadvantage
mahzur
disadvantage
yarar yitimi
disadvantage
zarar
disadvantage
zarar vermek
disadvantage factor
dezavantaj faktörü
disadvantaged
dezavantajlı, yoksun
disadvantaged
v.zarar ver:adj.zarar görmüş
Disadvantaged regions
Geri kalmış bölgeler
disadvantageous
(s). mahzurlu, zararli; musait olmayan, elverissiz. disadvantageously (z). aleyhine olarak, zararina olarak.
disadvantageous
dezavantajlı
disadvantageous
dezavantajlı, elverişsiz, zararlı
disadvantageous
mahzurlu
disadvantageous
zararlı
Disadvantages
mahzur, aleyhte olan durum, dezavantaj, zarar, ziyan. at a disadvantage daha zayıf bir durumda olmak,
disaffect
(f). sevgisini azaltmak, sogutmak.
disaffect
soğut
disaffect
soğutmak
disaffected
(s). sevgisi azalmis, sogumus.
disaffected
v.soğut:adj.soğumuş
disaffected
yabancılaşmış, hoşnutsuz, soğumuş
disaffection
muhalefet
disaffirm
(f). inkar etmek, kabullenmemek; (huk). reddetmek, cerhetmek, nakzetmek; (i). inkar, ret, iptal.
disaffirm
1. aksini iddia etmek, 2. reddetmek, bozmak
disaffirm
iptal
disaffirm
karşı çıkmak
disaffirm
nakzetmek
disaffirm
ret
disafforest
(f)., (ing). (huk). orman kanununun kapsami disinda birakmak, ormanlari tahrip etmek, ormansiz birakmak.
disafforest
ormanı yok etmek
disafforest
ormanları tahrip etmek, ormansız bırakmak
Disaggregation
Disagregasyon
disagreable
uyumsuz
disagreable to
e uymayan
disagree
(f). uyusmamak, uymamak, uygun dusmemek; muvafik olmamak, anlasamamak; bozusmak, munakasa etmek, tartismak, atismak; (gen). with ile bunyesine uygun gelmemek, yaramamak, dokunmak (yiyecek).
disagree
(with ile), aynı düşüncede olmamak, yaramamak, dokunmak
Disagree
ANLAŞAMAMAK, UYUŞMAMAK
disagree
atışmak
disagree
aynı düşüncede olmamak
disagree
aynı fikirde olmamak
disagree
bozuşmak
disagree
farklı olmak
disagree
tartışmak
disagree
uyuşama
disagree with
aynı düşüncede olmamak
disagree with
aynı görüşte olmamak
disagree with
ile aynı görüşte olmamak
disagree with
uyuşama
disagree with
yaramamak, dokunmak (yiyecek)
disagreeable
(s). nahos, hosa gitmeyen; kotu, huysuz, kavga eden, aksi, ters, sert. disagreeableness (i). uygunsuzluk, nahosluk; terslik. disagreeably (s). terslikle, nahos derecede.
disagreeable
1.hoşa gitmeyen, nahoş, tatsız, rahatsız edici, 2.huysuz, aksi
disagreeable
aksi
disagreeable
hoşa gitmeyen
disagreeable
huysuz
disagreeable
kötü
disagreeable
nahoş
disagreeable
ters
disagreeable task
hoşa gitmeyen iş
disagreeableness
uygunsuzluk
disagreement
(i). ihtilaf, anlasmazlik, ayrilik, tutmazlik, mubayenet, uyusmazlik; cekisme, munakasa, munazaa.
Disagreement
anlasmazlik, uyusmazlik, çekisme
disagreement
anlaşmazlık
disagreement
anlaşmazlık, uyuşmazlık
disagreement
ayrılık
disagreement
çekişme
disagreement
mübayenet
disagreement
münakaşa
disagreement
münazaa
disagreement
uyuşmazlık
disallow
(f). musaade etmemek, engel olmak men etmek; inkar etmek, reddetmek.
disallow
izin verme
disallow
reddetmek
disallow
reddetmek, kabul etmemek, karşı çıkmak