Translate
"know"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
know
(i.) bilgi, malumat. be in the know malumati olmak, gizli bir seyden haberi olmak.
know
1.bilmek, 2.tanımak, 3.görmek, geçirmek, yaşamak, çekmek
know
aşina olmak
KNOW
AYIRT ETMEK
KNOW
BAŞINDAN GEÇMEK
know
bil
know
bilgi
know
bilmek
know
ezberlemek
KNOW
FARKETMEK
know
haberdar olmak
KNOW
İLİŞKİSİ OLMAK
know
seçmek
know
seks yapmak
KNOW
TANIMAK
KNOW
TATMAK
know a little
az bilmek
know a thing or two
işi bilmek
know about
malumatı olmak
know all the answers
bilgiçlik taslamak
know for certain
emin olmak
know for sure
emin olmak
know how
nasıl yapılacağını bilme
know how
teknik bilgi
Know How
Teknik Bilgi, Know-How
know how
usulünü bilmek, yolunu bilmek
know how
uzmanlık
know how many beans make five
cin gibi olmak
know like the back of one’s hand
avucunun içi gibi bilmek
know little
az bilmek
know little (or nothing) and care less
çok az şey bilmek ama bilmek de istememek
know little about someone
biri hakkında çok az şey bilmek
know little and care less (about someone or something)
çok az şey bilmek ama bilmek de istememek
know more or less
az çok bilmek
know no bounds
nerde duracağını bilememek
know of
-den haberi olmak, duymuş olmak, bilmek
know of (someone or something)
(birinin/bir şeyin) kim/ne olduğunu bilmek
know one’s own mind
emin olmak
know one’s own mind
kendi fikrini bilmek
know one’s own mind
ne istediğini bilmek
know sb by name
-i ismen tanımak
know someone by sight only
birini sadece yüzünden tanımak
know something cold
bir şeyi eksiksiz bir şekilde bilmek
know sth backwards
bir şeyi çok iyi bilmek
know the price of everything and the value of nothing
her şeyin fiyatını bilmek ama değerini bilmemek
know the ropes
kuralları bilmek, işi bilmek
know the score
işi bilmek, işten anlamak
know very little about someone
biri hakkında çok az şey bilmek
know very little about something
bir konu hakkında çok az bilgisi olmak
know very little about something
bir şey hakkında çok az bilgisi olmak
know very little about something
bir şeyi çok az bilmek
know what it is to be (something)
(…olmanın) ne demek olduğunu bilmek
know what it is to be (something)
(bir şey) olmanın ne demek olduğunu bilmek
know what it is to be (something)
ben de (...) oldum bilirim
know what it is to be (something)
ben de (askerlik/annelik) yaptım bilirim
know what it is to be/do something
ben de bir şey oldum/yaptım, bilirim
know what it is to be/do something
bir şey benim de başımdan geçti/bir şeyi ben de yaptım, bilirim
know what it is to be/do something
bir şey olmanın/yapmanın ne demek olduğunu bilmek
know what’s what
uyanık olmak
know what’s what
uyanık olmak, neyin ne olduğunu bilmek
know where (one) is coming from
ne demek istediğini bilmek
know where one is coming from
ne demek istediğini bilmek
know where someone is coming from
birinin ne demek istediğini bilmek
know where to go to find out
sorunun cevabını nerede bulacağını bilmek
knowable
1. bilinebilir, 2. fark edilir
knowable
bilinebilir
KNOW-ALL
BİLGİÇ
know-all
çok bilmiş kimse, ukala
knowhow
bir alanda sahip olunan uzmanlık
KNOW-HOW
BECERİ
KNOW-HOW
BİLGİ
Know-how
Teknik bilgi
Know-how
Ustalık bilgisi
know-how
ustalık, beceri, teknik
know-how
yapabilme bilgisi
know-how
yapabilme bilgisi, bil-yap
KNOWING
AÇIKGÖZ
KNOWING
AKILLI
KNOWING
ALİM
KNOWING
BECERİKLİ
KNOWING
BİLEN
KNOWING
BİLGİLİ
KNOWING
BİLME
KNOWING
HABERDAR
KNOWING
HABERİ OLAN
KNOWING
KURNAZ
KNOWINGLY
ANLAYIŞLA
KNOWINGLY
BİLE BİLE
KNOWINGLY
KASTEN
KNOW-IT-ALL
BİLMİŞ
KNOW-IT-ALL
UKALÂ
knowing
(s.) bilgisi olan, malumati olan; cok bilmis, seytan, kurnaz, acikgoz. knowingly (z.) bilerek, bile bile, kasten.
knowing
1.bilgiç, uyanık, kurnaz
knowing
kasten
knowing
kurnaz
knowing
n.bilen:v.bil:prep.bilerek
knowing
şeytan
knowing look
kötü niyetli bir şekilde bakma
knowing look
sinsice bakış
knowing my luck
ben bu şansla
knowing thyself is the beginning of all wisdom
kendini bilmek tüm bilgeliğin başlangıcıdır
knowing what he/she wants
ne istediğini bilme
knowingly
1.bilgiçlikle, kurnazlıkla, 2.bilerek, bile bile, kasten
knowingly
bilerek
Knowingly or unknowingly
Bilerek veya bilmeyerek
knowingness
zekilik
knowledge
(i.) bilgi, malumat, vukuf; ilim; kanaat; eski cinsi munasebet. intuitive knowledge hisle edinilen bilgi. take knowledge of biri hakkinda (bir sey) anlamak. this branch of knowledge ilmin bu dali. to my knowledge bildigim kadar, bildigime gore. knowledgea
KNOWLEDGE
ANLAMA
knowledge
bilgi
Knowledge
bilgi, malumat, vukuf
KNOWLEDGE
BİLİM
knowledge
edinilmiş bilgi
KNOWLEDGE
HABER
knowledge
ilim
KNOWLEDGE
İRFAN
knowledge
kanaat
knowledge
kazanılmış bilgi
knowledge
öğrenilmiş bilgi
KNOWLEDGE
TECRÜBE
knowledge
vukuf
knowledge
zeki
knowledge acquisition
bilgi edinimi
knowledge acquisition
bilgi kazanma
knowledge and information management
bilgi ve enformasyon yönetimi
Knowledge Areas
Bilgi Alanları
knowledge base
bilgi tabanı
Knowledge based economy
Bilgiye dayalı ekonomi
knowledge based method
bilgi tabanlı yöntem
knowledge based method
bilgiye dayalı yöntem
knowledge based system
bilgi destekli sistem
knowledge based system
bilgi tabanlı sistem
knowledge based system
bilgiye dayalı dizge
knowledge based system (kbs)
bilgiye dayalı sistem
knowledge community
bilgi topluluğu
knowledge community support
bilgi topluluğu desteği
knowledge discovery in data
veriden bilgi bulgulama
knowledge discovery in neuroimaging
beyin görüntülemede bilgi bulgulama
knowledge dissemination
bilgi dağıtımı
knowledge distillation
bilgi damıtma
knowledge domain
bilgi alanı
knowledge economy
bilgi ekonomisi
knowledge engineering
bilgi mühendisliği
knowledge fusion
bilgi kaynaşması
knowledge gap
bilgi eksikliği
knowledge gap
bilgi uçurumu
knowledge graph
bilgi çizgesi
Knowledge is power
Bilgi güçtür
knowledge life cycle
bilgi yaşam döngüsü
knowledge management
bilgi yönetimi
knowledge mining
bilgi madenciliği