Translate
"live"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
live
1) gerilim altında, 2) canlı
live
1.yaşamak, 2.oturmak, yaşamak, 3.gereksinimlerini karşılamak, geçinmek, 4.diri, canlı, 5.(bomba, vb.) patlamamış, canlı, 6.elektrikle yüklü, cereyanlı, 7.(yayın) canlı
live
beslenmek
live
canlı
live
diri
live
eğleşmek
live
geçinmek
live
geçirmek
live
ikamet etmek
live
oturmak
live
v.yaşa:adj.canlı
live
var olmak
live
yaşamak
live
zinde
live (to)
yaşam; ömür
live a happy life
mutlu bir hayat sürmek
live a happy life
mutlu bir yaşam sürmek
live a happy life
mutlu yaşamak
live a life of luxury
lüks içinde yaşamak
live a life of luxury
varlık içinde yaşamak
live across the street from each other
aynı sokakta karşılıklı evlerde oturmak
live alone
yalnız yaşamak
live and learn
yaşadıkça öğrenmek
live and let live
hoşgörülü olmak, müsamahalı olmak
live axle
canlı aks, hareket dingili
live axle
hareket dingili
live birth
canlı doğum
live body
yaşayan vücut
live broadcast
canlı yayın
live broadcast
naklen yayın
live broadcast
naklen yayın, canlı yayın
live by
geçin
live by
ile yaşamak, geçinmek
live by the book
dürüstçe yaşamak, yasalara uymak
live by the rules
kurallara göre yaşamak
live center
döner punta
Live circuit
Gerilimli devre
live data source
aktif veri kaynağı
live down
unuttur
live down
unutturmak, unutulmasını sağlamak
live from hand to mouth
elden ağıza yaşamak
live from hand to mouth
kazandığıyla ancak karnını doyurmak
live happily
mutlu yaşamak
live high on the hog
bir eli yağda bir eli balda olmak
live in
otur
live in a world of one’s own
kendi dünyasında yaşamak
live in cloud-cuckoo land
olmayacak duaya amin demek
live in each other’s pockets
içtikleri su ayrı gitmemek
live in fear
korku içinde yaşamak
live in harmony
ahenk içinde yaşamak
live in luxury
lüks içinde yaşamak
live in one’s own world
kendi aleminde yaşamak
live in opulence
bolluk içinde yaşamak
live in peace
barış içinde yaşamak
live in safety
güven içinde yaşamak
live in the same town
aynı şehirde yaşamak
live in third world conditions
üçüncü dünya ülkesi şartlarında yaşamak
live in want
yoksulluk içinde yaşamak
live like fighting cocks
krallar gibi yaşamak
Live load
Faydalı yük, değişken yük
live load
hareketli yük
live music
canlı müzik
live off
-den geçimini sağlamak
live on
1. ile geçinmek, 2. ile beslenmek
live on a very small amount of money
çok az bir parayla geçinmek
live on the razor’s edge
iki ateş arasında kalmak
live on the razor’s edge
ölümle kalım arasında olmak
live out
sonuna kadar yaşa
live out
sonuna kadar yaşamak
live out
sonuna kadar yaşamak, evde oturmamak
Live out of cans
Konserve Besinleriyle Beslenmek
Live parts
Gerilim altındaki parçalar
live performance
canlı yayın
live photo
canlı fotoğraf
Live plants
Canlı bitkiler
Live plants, bulbs, roots, cuttings and slips
Canlı bitkiler, fidanlar, çiçek soğanları ve bitki aşı kalemleri
Live poultry
Canlı kümes hayvanları
live presentation
canlı yayın
live programme
canlı program
live programme
naklen program, canlı program
live rail
elektrikli ray
live steam
taze buhar
live steam
taze buhar, sağlam buhar
Live steam
Taze buhar; kazan buharı
Live steam piping
Taze buhar hattı
Live steam pressure
Taze buhar basıncı
Live steam temperature
Taze buhar sıcaklığı
live studio program
canlı stüdyo programı
live through
zorluklara rağmen başarmak
live to
(bir şey) için var olmak
live to the age of 95
95 yaşına kadar yaşamak
live to the age of sixty-eight
altmış sekiz yaşına kadar yaşamak
live together
birlikte yaşamak
live together die alone
birlikte yaşa yalnız öl
live together in harmony
birlikte/beraber uyum içinde yaşamak
live transmission
canlı yayın
live transmission
naklen yayın, canlı yayın
live under the same roof
aynı çatı altında yaşamak
live up to
-e göre yaşamak
live up to
-e uygun olmak
live up to reforms
reformlara uygun bir şekilde yaşamak
Live video broadcasting devices
Canlı video yayın cihazları
live web data
canlı bilgiağı verisi
Live wire
Akımlı tel; gerilimli tel
live wire
çıplak tel
live wire
elektrik teli
live wire
elektrikli tel
live wire
üzerinde gerilim olan tel
live with
1. ile birlikte yaşamak, 2. kabullenmek
live with
ile birlikte yaşamak
live within one’s limits
kendi olanaklarının dahilinde yaşamak
live without
’-siz yaşamak
liveable
bkz. livable
Liveable
Yaşanabilir
LiveData
canlı veri sınıfı
live-forever
i. herdemtaze, bot. Sedum purpureum
livein
s., i. is yerinde oturan; is yerinde oturmayi gerektiren (vazife); i. protesto maksadiyle bir sure umumi bir yerde oturma.
live-in
birlikte yaşamak (evli olmadan)
livelier
adv.daha canlı:adj.canlı
livelier
daha canlı
liveliest
en canlı
livelihood
geçim
livelihood
geçim, geçinme
livelihood
geçinme
livelihood
i. gecim, gecinme; gecim vasitasi, rizk.
livelihood
rızk
liveliness
1. canlılık, 2. parlaklık, 3. zindelik
liveliness
canlılık
livelong
bitmez tükenmez
livelong
bütün
livelong
s. bitmez tukenmez, butun, tekmil. all the livelong night hic bitmeyecekmis gibi gelen bir gece boyunca.
lively
1.canlı, hareketli, hayat dolu, neşeli, 2.canlı, gerçeğe uygun
lively
canlı
lively
ferah
lively
keskin
lively
neşeli
lively
parlak
lively
parlaklık
lively
zindelik
lively imagination
hayal gücü
liven
(up ile), canlandırmak, canlanmak
liven
canlandırmak
liven
canlanmak
liven
f., gen. up ile neselendirmek, canlandirmak; neselenmek, canlanmak.
liven
neşelenmek
liven something up
bir şeyi daha canlı bir hale getirmek
liveness
canlılık
Liver
1) Karaciğer 2) Emaye dalgası(yüzey hatası)
liver
i. karaciger. liver color karaciger rengi, kirmiziya calan kahverengi. liver fluke ciger trematodu, zool. Fasciola hepatica. lilylivered, whitelivered s. korkak.
liver
i. yasayan kimse; belirli bir hayat yasayan kimse. clean liver temiz hayat yasayan kimse. high liver bogazina duskun kimse. loose liver ucari hayat yasayan kimse.