Translate
"me"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
me
1. beni, 2. bana, 3. ben
me
ayrı ve kişisel bir bireyselliğe sahip olan veya bu bireyselliğin farkında olan kimse
me
bana
me
bana göre
me
bana kalırsa
Me
BANA, BEN
me
ben kavramı
me
beni
me
kis. Maine.
me
zam., bak. I, beni, bana. Ah me ! Aman, aman!. Dear me! Olur sey degil!
me and mine
bana ve aileme
me and mine
bana ve bizimkilere
me and my big mouth
ben ve boşboğazlığım
me and my big mouth
ben ve gevşek ağızlılığım
me and my big mouth
ben ve patavatsızlığım
me and my parents
ben ve ailem
me generation
ben kuşağı
me generation
ben nesli
me myself
bizzat ben
me myself and i
ben bizzat kendim
me neither
ben de (olumsuz)
me neither
ben de (yapmadım/olmadım vb)
me only
yalnızca ben
me or her
ya ben ya o
me or him
ya ben ya o
me three
artı bir olarak ben de (’me too’ ifadesinin ardından)
me three
ben de (’me too’ ifadesinin ardından)
me three
hatta ben de (’me too’ ifadesinin ardından)
me time
rahatlamak ve hoşlandığı şeyleri yapmak için kişinin kendine ayırdığı zaman
Me too
Ben de
me too
ben de öyle
me too
ben de öyle (olumlu)
me, on the other hand
ben ise
mead
1. bal likörü, 2. çayır, otlak
mead
bal likörü
MEAD
ÇAYIR
mead
çimen
mead
i. mayalandirilmis bal ve sudan yapilan alkollu bir icki.
mead
i., (siir) cayir, cimen.
MEAD
YEŞİLLİK
mead; honey wine
bal lıkörü
meadin
ortay
meadow
çayır
meadow
çimen ve çiçek kaplı arazi
MEADOW
ÇİMENLİK
meadow
i. cayir. meadow grass cayir otu, cimen. meadow rue cayir sedefi, bot. Thalictrum meadow saffron guz cigdemi, bot. Colchicum autumnale. meadow clover cayirtirfili, bot. Trifolium pratense.
meadow
mera
MEADOW
OVA
meadow grass
çimen
meadow saffron
güz çiğdemi
meadow,green grass
Çayır
MEADOWLARK
ÇAYIRKUŞU
meadowlark
geyik postundan daha koyu, zeytin ağacındansa daha sarı ve daha açık olan grimsi ve sarımsı bir kahverengi tonu
meadowlark
i. sari gogsu ustunde: siyah hilal sekli bulunan otucu bir cayir kusu, zool. Sturnella magna.
meadowy
çimenli
meager
1.yetersiz, az, 2.bereketsiz, zayıf, kıt
MEAGER
AZ
Meager
Az, kıt, yetersiz
meager
bereketsiz
meager
eksik
meager
fena
meager
kısırlık
MEAGER
KIT
meager
kıtlık
meager
kuru
meager
s. yetersiz, eksik, az; bereketsiz, mahsulsuz, kuru, yavan, tatsiz; zayif. meagerly z. yetersizce; fena, kusurlu olarak; zayif halde. meagerness i. zayif lik; kisirlik, kitlik.
meager
tatsız
meager
yavan
meager
yetersiz
Meager
yetersiz, eksik, az
meager
zayıf
meager lime
düşük kaliteli kireç
meager lime
ince kireç, düşük kaliteli kireç
meagerly
zayıf halde
meagerness
1. zayıflık, kuruluk, 2. yetersizlik, 3. kıtlık
meagerness
zayıflık
MEAGRE
AZ
MEAGRE
KIT
Meagre
Sarıağız balığı, eşkina balığı
MEAGRE
YETERSİZ
meagre
yetersiz, kıt
meagreness
cılızlık
meal
1. yemek vakti, 2. öğün, yemek, 3. kaba un, un gibi
meal
çeşitli kuru yemişlerin ve diğer yağlı tohumların yağını çıkardıktan sonra geriye kalanların öğütülmesi ile elde edilen ürün
meal
i. elenmemis kaba un; una benzer sey. meal worm un kurdu.
meal
i. yemek, ogun; yemek zamani. meal ticket yemek karti; A.B.D., (argo) gecim kaynagi.
Meal
Öğün
meal
una benzer şey
meal
yemek
meal (uk)
deniz veya akarsu içinde sığlık oluşturan kum yığını
Meal ticket
Yemek bileti
meal ticket
yemek kartı, yemek karnesi
meal time
yemek saati
mealies
mısır
mealines
unluk
mealiness
unumsu bir kıvama sahip olma
Meals of durum wheat
Dövülmüş kabuksuz durum buğdayından irmik
MEALTIME
YEMEK ZAMANI
mealtime
i. yemek vakti.
mealy
s. un gibi, unlu; beyaz benekli (at); solgun, renksiz (yuz). mealiness i. unluluk.
MEALY
SOLGUN
MEALY
UN GİBİ
mealy
un gibi, unlu
mealy
unlu
mealymouthed
bir öyle bir böyle diyen
mealymouthed
s. samimiyetsiz.
mealymouthed
samimiyetsiz
mealymouthed
yalandan tatlı dilli
mealy-mouthed
bir öyle bir böyle diyen
mealy-mouthed
samimiyetsiz, yaltak, riyakâr
mean
(budizm’de) orta yol
Mean
1.ANLAMINA GELMEK,İSTEMEK,PLANLAMAK 2.CİMRİ
mean
1.pinti, cimri, 2.kaba, çirkin, 3.huysuz, haşin, 4.adi, bayağı, alçak, acımasız, 5.anlamına gelmek, demek olmak, 6.demek istemek, kastetmek, 7.istemek, niyet etmek, 8.aritmetik ortalama
MEAN
ADİ
MEAN
AHLAKSIZ
mean
ahlâksız
mean
alçak
MEAN
ANLAMINA GELMEK
mean
aşağı
MEAN
AŞAĞILIK
mean
aşırılık ve yetersizlik arasında olan ve ölçülülüğü temsil eden şey
mean
bayağı
MEAN
CİMRİ
mean
cimrilik
mean
değersiz
mean
demek istemek
mean
demek olmak
MEAN
DEMEYE GELMEK
mean
düşünmek
MEAN
ELİ SIKI
mean
güç
MEAN
HASİS
MEAN
HUYSUZ
mean
i. iki seyin ortasi, vasat, orta; ilimlik; mat. ortalama nicelik; istatistikte gozlem sonucu ortalama deger; man. orta terim; bak. means the golden mean her seyin karari, ikisi ortasi, ideal olan sey.
MEAN
İFADE ETMEK
mean
iki uç arasında yer alan şey (yer, zaman, sayı ve derece olarak)
MEAN
KASTETMEK
MEAN
KEYİFSİZ
MEAN
KILIKSIZ
mean
kurmak
MEAN
NİYET ETMEK
Mean
niyet etmek, kurmak, düşünmek
MEAN
ORANTILI
MEAN
ORTA
mean
orta nokta
mean
orta noktada veya orta noktanın yakınında olan şey
Mean
Ortalama
Mean
Ortalama, orta, vasat
mean
önemli olmak
mean
pinti