Meaning of
"Birlikte"
in english language
Turkish to English
English to Turkish
Turkish
English
birlikte
unison
birlikte
common
birlikte
shoulder
birlikte
simultaneous
birlikte
together
birlikte
conjunction
birlikte
As one man
Birlikte
In a body
BİRLİKTE
IN COLLABORATION WITH
birlikte
In common
BİRLİKTE
IN CONCUR WITH
birlikte
In unison
BİRLİKTE
JOINT
BİRLİKTE
JOINTLY
birlikte
joint
Birlikte
Jointly
BİRLİKTE
WITH
BİRLİKTE
CO
birlikte çalışan
synergic
birlikte akan, birbirine karışan
confluent
BİRLİKTE AKMA
CONFLUENCE
birlikte akma
conflux
birlikte anılmak
come with
birlikte arz
joint supply
birlikte bir ağızdan
in unison
Birlikte bir şeyler içelim mi?
What about getting a drink together?
birlikte birleşmiş
in a body
birlikte boş zaman değerlendirilen kişi
time killer
birlikte bulunma, birliktelik
co-occurrence
birlikte büyümek
adnate
birlikte çalış
cooperate
birlikte çalışabilir ağ
interoperable network
birlikte çalışabilir veritabanı
interoperable database
birlikte çalışabilirlik
interoperability
birlikte çalışan
concurrent
birlikte çalışan
synergetic
birlikte çalışan
synergic
birlikte çalışan kimse
collaborator
birlikte çalışan kimse, işbirliği yapan kimse, kolaboratör. işbirlikçi, kolaboratör
Collaborator
birlikte çalışılırlık sorunu
interoperability issue
birlikte çalışma
collaborate
birlikte çalışma
collaboration
birlikte çalışma
synergy
birlikte çalışma
interworking
birlikte çalışma
cooperation
birlikte çalışma işlevi
interworking function
birlikte çalışma sistemi
collaboration system
birlikte çalışma, birbirini kuvvetlendirme
Synergy
birlikte çalışma, işbirliği
Cooperation
birlikte çalışmak
work together
birlikte çalışmak
interoperate
BİRLİKTE ÇALIŞMAK
COOPERATE
birlikte çalışmak
muck in
BİRLİKTE ÇALIŞMAK
TEAM UP WITH
birlikte çalışmak
team up with
birlikte çalışmak, ekip çalışması yapmak
team up
birlikte çalışmak, imece yapmak
play ball
birlikte çalışmak, işbirliği yapmak
Cooperate
birlikte değişim
covariance
birlikte denklemler, eşanlı denklemler
simultaneous equations
Birlikte devinim
Cooperative movement
BİRLİKTE DOKUMAK
INTERWEAVE
birlikte dokumak
interweave
birlikte dolaşmak
run around with
birlikte ekim
intercropping
birlikte ekme
intercropping
birlikte ele almak
be paired with
birlikte evrim
coevolution
birlikte finansman
cofinancing
birlikte gezmek, takılmak
run around
birlikte görülen
coexisting
birlikte hareket eden kişiler
persons acting in concert
birlikte hareket etme çağrısı
eirenicon
birlikte hareket etme durumu
concertedness
birlikte hareket etme önerisi
eirenicon
Birlikte hareket etmek
To act in concert
birlikte hareket etmek
act in concert
birlikte hareket etmek
act in unison
birlikte hareket etmek
concert
BİRLİKTE HAREKET ETMEK
LIAISE
birlikte hareket etmek
liaise
birlikte haşlanmış fasulye ve mısır taneleri
succotash
birlikte içeriye dol
crowd together
birlikte içeriye dolmak
crowd together
Birlikte imza eden
Co-signatory
birlikte işlem
concurrent operation
birlikte işlem
concurrent processing
birlikte işleme
coprocessing
Birlikte işlerlik
Interoperability
birlikte işlerlik
interoperability
Birlikte işlerlik/çalışabilirlik
interoperability
birlikte kal
keep together
birlikte kal
kept together
birlikte kalmak
keep together
Birlikte kontrol
Jointly control
Birlikte Kontrol Edilen İşletme
Jointly Controlled Entity
Birlikte kontrol edilen ortaklıklar
Jointly controlled undertakings
birlikte koşulan birkaç hayvan
team
birlikte markalama
co branding
birlikte markalama
cobranding
birlikte oda tut
room together
birlikte olan, beraberinde gelen
concomitant
birlikte olmak
accompany
birlikte oturan kimse
inmate
birlikte planla
conspire
birlikte planlamak
conspire
birlikte planlanmış
concerted
birlikte polimerleştirme
copolymerization
birlikte seyahat eden ailelere teklif edilen özel tarife
family fare
Birlikte seyahat ediyoruz
We are all travelling together
birlikte sigortalı olmak
family insurance
birlikte takılmak
hang together
birlikte takılmak
hobnob
BİRLİKTE TAKILMAK
KEEP COMPANY WITH
birlikte takılmak
keep company with
birlikte tasarlanmış
concerted
Birlikte tasarlanmış, birlikte yapılan, birlikte yürütülen
Concerted
birlikte uçtuğu diğer uçaklardan ayrılıp inmek veya dalış yapmak
peel off
birlikte uyarlama
collective adaptation
birlikte uygulama
combined application of the provisions
birlikte uygulama
combined execution of the provisions
birlikte vakit geçirmek
consort
birlikte var olan
coexistent
birlikte var olan
connate
Birlikte ve ayrı ayrı hareket etmek üzere
To act jointly and severally
birlikte yapılan
concerted
birlikte yapılmış
concerted
birlikte yapılmış olma durumu
concertedness
birlikte yaşa
cohabit
birlikte yaşa yalnız öl
live together die alone
BİRLİKTE YAŞAMA
COHABITATION
birlikte yaşama
cohabitation
birlikte yaşama
cohabiting
BİRLİKTE YAŞAMA
COMMON MARRIAGE
birlikte yaşama
common marriage
BİRLİKTE YAŞAMA
CONCUBINAGE
birlikte yaşama
concubinage
birlikte yaşama
living together
birlikte yaşama (evli olmadan)
shacking
BİRLİKTE YAŞAMAK
COHABIT
birlikte yaşamak
cohabit
birlikte yaşamak
shack up
BİRLİKTE YAŞAMAK
SHACK UP WITH
birlikte yaşamak
shack up with
BİRLİKTE YAŞAMAK
LIVE TOGETHER
birlikte yaşamak
live together
birlikte yaşamak (evli olmadan)
shack
birlikte yaşamak (evli olmadan)
live-in
birlikte yaşamak, karı koca gibi yaşamak
cohabit
birlikte yaşayan
cohabiting