Meaning of
"kendi"
in english language
Turkish to English
English to Turkish
Turkish
English
kendi
own
kendi
self
Kendi
Self-acting
kendi açısından haklı olmak
have right on one’s side
kendi adına
to one’s name
kendi adına konuş
speak for yourself
kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar
individuals working on his/her own name and account
Kendi adına, kendi namına
On its behalf
kendi adını taşıyan
self-titled
kendi adını taşıyan
eponym
Kendi ağırlığı ile batmak
SWAGGY
kendi ağırlığı ile oluşan akım
gravity flow
kendi aleminde yaşamak
live in one’s own world
kendi amaçları doğrultusunda nüfuzunu kullanan kimse
wire-puller
kendi arzularının esiri olma
onanism
kendi arzularının esiri olma
self-gratification
kendi arzusuyla köle olan kimse
âme damnée (french)
kendi ayağına sıkmak
shoot oneself in the foot
kendi ayakları üstünde durabilme
self-reliance
kendi ayakları üstünde durmak
stand on one’s own legs
kendi ayakları üzerinde durabilen (toplumsal/siyasal/ekonomik açıdan)
viable
kendi ayakları üzerinde durmak
stand on one’s own feet
kendi ayaklarıyla
shank’s mare
kendi ayin biçimlerini ve dillerini koruyan ancak papa’nın otoritesini kabul eden doğu katolik kilisesi
uniat church
kendi ayin biçimlerini ve dillerini koruyan ancak papa’nın otoritesini kabul eden doğu katolik kilisesi
uniate church
kendi ayin biçimlerini ve dillerini koruyan ancak papa’nın otoritesini kabul eden doğu katolik kilisesi
uniatism
kendi ayin biçimlerini ve dillerini koruyan ancak papa’nın otoritesini kabul eden doğu katolik kilisesi mensubu
uniat
kendi ayin biçimlerini ve dillerini koruyan ancak papa’nın otoritesini kabul eden doğu katolik kilisesi mensubu
uniate
kendi ayin biçimlerini ve dillerini koruyan ancak papa’nın otoritesini kabul eden doğu katolik kilisesi mensubu
uniate christian
kendi bağımsız devletini kurma
establishment of their own independent state
KENDİ BAHÇESİNDE YETİŞEN
HOMEGROWN
Kendi başıma
On my own hook
kendi başına
Under one’s own steam
kendi başına
By oneself
kendi başına
off one’s own bat
kendi başına
on his own hook
kendi başına
singly
kendi başına
solitary
kendi başına (yardım görmeden)
by itself
kendi başına olma
solitude
kendi başına oraya gitmeni istiyorum
i want you to go over there by yourself
kendi başına oraya gitmeni istiyorum
i want you to go there by yourself
kendi başına tuvalete gidememek
not be able to go to the bathroom by oneself
kendi başına yap
diy (do it yourself)
kendi başına yapabilme
self-help
kendi başının çaresine bakmak
take care of oneself
kendi bildiğine gitmek
get one’s own way
kendi bildiğini okumak
have one’s own way
kendi bildiğini okumak
get one’s own way
kendi bindiği dalı kesmek
cut one’s own throat
kendi birasını yapıp satan mekan
brewpub
kendi burada ama aklı başka yerde
the lights are on but nobody’s home
kendi burada ama aklı başka yerde
the lights are on but nobody’s/no-one’s home
kendi burada ama aklı başka yerde
the lights are on but no-one’s home
kendi bütünlüğü içinde düşünülmüş
conceived in its entirety
Kendi cam kırığı harmanı
Running batch
kendi canına kıymak
kill oneself
kendi cebinden karşılamak
pay from one’s own pocket
kendi cebinden ödemek
pay out of pocket
kendi cihazını getir
Bring Your Own Device (BYOD)
kendi cinsiyetinden olan biriyle cinsel doyum elde etme
homoeroticism
kendi cinsiyetinden olan biriyle cinsel doyum elde etme
homoerotism
kendi çabalarıyla milyarder olmuş (kişi)
self-made billionaire
kendi çekim
selfie
kendi çevresinde
in her own backyard
kendi çıkarı
self interest
kendi çıkarı için başkalarını birbirine düşürmek
play both ends against the middle
kendi çıkarı için kullanmak
exploit
kendi çıkarına göre ayarlamak (bir şeyi yasalara aykırı olarak)
rig
kendi çıkarına kullanma
exploitation
kendi çıkarına kullanmak
exploit
kendi çıkarına kullanmak
avail oneself of
kendi çıkarına kullanmak
make capital of
kendi çıkarını düşünmeme
unselfishness
kendi çıkarını gözetmek
look out for oneself
kendi çıkarını korumak
stand up for oneself
kendi çıkarları için başkalarını kasıtlı olarak aldatan kimse
humbuggery
kendi çıkarları için kullanma
manipulation
kendi çıkarları için kullanmak
manipulate
kendi çıkarları için ustaca manipülasyon yapan kimse
gamesman
kendi çocuğunu öldürme
filicide
kendi çocuklarım olsun istiyorum
i want my own children
kendi çöplüğünde olmak
be on one’s turf
kendi değil ancak bir başkası aracılığıyla
at one remove
kendi derdine düşmek
be preoccupied with one’s own troubles
kendi dinine çevir
proselytize
KENDİ DİNİNE ÇEVİRMEK
PROSELYTIZE
kendi dinine çevirmek
proselytize
kendi dinine çevirmeye çalışmak
proselytize
kendi dinine döndürmek
proselytize
kendi doğasına uygun olarak
quintessentially
kendi dünyasında yaşamak
be in a world of one’s own
kendi dünyasında yaşamak
live in a world of one’s own
kendi düşüncelerini empoze etme
overpersuasion
kendi düşüncelerini katarak söyleme
embellishing
kendi düşüncelerini katarak söyleyen
embellisher
kendi düşüncelerini katarak süslemek
embellish
kendi düşüncesine sahip olmak
have a mind of one’s own
kendi düşürdüğü değersiz bir yüzüğü bulmuş gibi yapıp başkasına değerli gibi satmaya çalışan üçkağıtçı
ring dropper
kendi düşürdüğü sahte ingiliz altınını o anda bulmuş gibi yapıp başkasına değerli gibi satmaya çalışan üçkağıtçı
guinea dropper
kendi ekseni çevresinde dönmek
gyrate
kendi ekseni etrafında dönmek
rotate around one’s own axis
kendi ekseni etrafında dönmek
turn around one’s own axis
kendi ekseni etrafında dönmek
whirl around
KENDİ EL YAZISI
AUTOGRAPH
kendi elinde tutma
retention
kendi emeği ile kazanılmamış kıymet artışı
unearned increment
kendi etrafında dönmekten kaynaklanan baş dönmesi
turngiddy
kendi evi gibi saymak
home from home
kendi evinde
At home
kendi evinde oturan kimse
home owner
kendi evinde oturan kimse
owner-occupant
kendi evinde oturan kimse
owner-occupier
Kendi evinde rahat
Under one’s vine and fig tree
kendi evindeymiş gibi hisset
be my guest
kendi evine almak
house
kendi evladının katili
filicide
kendi eylemi ile hakkını iptal etme
estoppage
kendi eylemi vasıtasıyla hakkı iskat ve iptal edilmiş
estopped
kendi eylemi vasıtasıyla hakkını iskat ve iptal etme
estopping
kendi fırtınalı iç dünyası
one’s own stormy inner world
kendi fikirlerine sıkı sıkıya bağlı olan kimse
opinionatist
kendi fikirlerine sıkı sıkıya bağlı olan kimse
opinionist
kendi fikirlerine sıkı sıkıya bağlı olmak
be unduly attached to one’s own opinions
kendi fikirlerini çok beğenen kimse
opinator
kendi fikrinde ısrar eden
self-assertive
kendi fikrine sahip olmak
have a mind of one’s own
kendi fikrini belirtmek
speak one’s piece
kendi fikrini belirtmekten çekinmek
pussyfoot
kendi fikrini belirtmemek
pussyfoot
kendi fikrini bilmek
know one’s own mind
kendi gayretiyle
Under one’s own steam
kendi gayretiyle
Off one’s own bat
KENDİ GEÇİMİNİ SAĞLAYAN
INDEPENDENT
kendi geleceğini belirlemek
determine one’s own future
kendi geleceğini saptama
self-determination
kendi gemisinin kaptanı
master of his own destiny
kendi gidişi veya adımıyla öğrenim
self-paced learning
Kendi girişimiyle
On one’s own initiation
kendi gölgesinden korkmak
be afraid of one’s own shadow
kendi görünüşünü çok beğenme
vanity
kendi görüşlerine sıkı sıkıya bağlı olan
hardliner
kendi görüşlerinin doğruluğunu ölçmek için karşıt görüşlerin savunmasını yapmak
play the devil’s advocate
kendi görüşünden caymak
come around
kendi görüşünden caymak
come round
kendi gözleriyle görme
autopsy
kendi gözü ile görmek
be an eye
Kendi gücüyle start alma
Self-sufficient power start
kendi güvenini kazanmak
gain self-confidence
kendi hakkında bilgi verme
self-revelation