Translate
"HERE"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
here
(z). burada; buraya; simdiki halde, halihazIrda; bu noktada; bu dunyada, bu hayatta. here and there surada burada; arasira. Here goes! iste basliyorum. Here you are. Buyur, al. Ha, geldin mi? iste! Look here. Buraya bak. Baksana. Thats neither here nor th
here
1.burada, buraya, 2.bu noktada, burada, 3.işte, 4.hey
here
bu dünya
here
bu hayat
here
bu yaşam
here
bu zaman
here
burada
Here
BURASI, BURADA, BURAYA
HERE
BURAYA
HERE
BURDA
HERE
İŞTE
here
mevcut zaman
here
unlem Bana bak. Baksana. Dur. Hazir. Burada.
here and there
1. şurada burada, 2. arasıra, ötede beride
Here and there
Burada şurada; ara sıra
here and there
orada burada
here and there
şurada burada
HERE AND THERE
TEK TÜK
Here goes!
Başlıyoruz!, işte başlıyorum!, Haydi bakalım!
Here is a point that
Burada bir noktaya değinmek gerekir ki
Here is an exchange office
Burada bir exchange bürosu var
Here is my pass port
Buyrun pasaportum
Here is my ticket and my luggage
Buyrun biletim ve bagajım
here syndrome
buraya tıkla hastalığı
here there and anywhere
orada burada şurada
here to
bu zamana kadar
here today and gone tomorrow
bugün var yarın yok
here today gone tomorrow
bugün var yarın yok
Here you are
işte buradasın
Here you are
İşte buyurun
Here you are
işte, buyurun
here you are
söylemiştim sana
here!
al sana
Here, there and everywhere
Her yerde
Here’s a gift for you
Bu senin için bir hediye, işte hediyen
Here’s my number
İşte numaram
here’s the thing (about someone or something)
(biri/bir şey hakkındaki) ama durum şu ki
HEREABOUT
BU CİVARDA
HEREABOUT
YAKINLARDA
hereabouts
(z). buralarda.
HEREABOUTS
BU CİVARDA
Hereabouts
Buralarda
hereabouts
buralarda, yakında
HEREABOUTS
YAKINLARDA
hereafter
(z). ileride, bundan sonra. the hereafter obur dunya, ahret.
hereafter
1.bundan sonra, gelecekte, 2.ölümden sonraki yaşam, ahret
HEREAFTER
AHİRET
hereafter
ahret
HEREAFTER
BUNDAN BÖYLE
hereafter
bundan sonra
HEREAFTER
GELECEK
HEREAFTER
GELECEKTE
hereafter
ileride
HEREAFTER
ÖBÜR DÜNYA
Hereafter, henceforth
Bundan böyle
Hereafter, then
Bundan sonra
here-and-now approach
burada-şimdi yaklaşımı
hereat
(z). bunun uzerine, bundan dolayi.
hereat
bu nedenle
hereat
bunun üzerine, bundan dolayı
hereby
(z). bu vesile ile, bundan dolayi.
HEREBY
BÖYLELİKLE
HEREBY
BU VESİLE İLE
hereby
bu vesileyle
HEREBY
BUNDAN DOLAYI
hereby
burada
hereby
sonuç olarak
hereby
şimdi, bu vesileyle, bundan ötürü
Hereby invites the Commission to…
Komisyonu… (yapmaya, etmeye) davet eder
Hereby recommends Member States (to…that…)
Üye Devletlere… (yapmalarını, etmelerini) tavsiye eder.
Hereby, thereof
Bundan dolayı
HEREDITAMENT
MÜLK
HEREDITARY
IRSİ
HEREDITARY
KALITSAL
HEREDITY
IRSİYET
HEREDITY
KALITIM
HEREDITY
SOYAÇEKİM
hereditable
(s). kalitsal, irsi. hereditabil’ity (i). kalitsallik, irsi olus.
hereditable
kalıtsal
hereditament
(i). (huk). miras yoluyla kalabilen mal.
hereditament
1. kalıtsal, 2. mirasla geçen mal
hereditarily
miras olarak
hereditary
(s). miras yoluyla intikal eden; irsi, kalitsal, soydan gecme. hereditar’ily (z). miras olarak.
hereditary
ırsi
hereditary
kalıtsal
hereditary
kişinin ölümünden sonra soyundan gelen kişilere yasal olarak verilen (unvan, rütbe veya hak)
hereditary factor
kalıtım faktörü
hereditary spherocytosis
herediter sferositoz
heredity
(i). irsiyet, kalitim, soyacekim.
heredity
irsiyet
heredity
kalıtım
heredity
kalıtım, soyaçekim
Heredity
Kalıtım, soyaçekim, irsiyet
herehence (obsolete)
bu kaynaktan sonra
herehence (obsolete)
bu noktadan sonra
HEREIN
BU NOKTADA
HEREIN
BUNUN İÇİNDE
HEREINABOVE
YUKARIDA
HEREINAFTER
AŞAĞIDA
HEREINAFTER
GELECEKTE
herein
(z). bunda, bunun icinde.
herein
bu noktada
herein
bunda
herein
bunda, bu yazının içinde
Herein
bunda, bunun içinde
Herein
Bunun içinde
herein
burada
Herein after
Aşağıda
Herein before
Evvelce
hereinabove
dünya ve cennet
hereinafter
(z). gelecekte, istikbalde; asagida (resml yazida).
HEREOF
BU KONUDA
heresiarch
(i). kabul olunmus dinsel inanclara aykiri dusuncelere onayak olan kimse.
heresy
(i). dince kabul olunmus inanclara aykiri dusunce, dalalet; hakim olan felsefi veya siyasi doktrinlere karsi gelen dusunce.
heresy
dinsel/toplumsal değerlere aykırı görüş
heresy
geçerli bir görüşe karşı çıkma
heresy
geçerli bir teoriye karşı çıkma
heresy
hakim olan siyasi doktrinlere karşı gelen düşünce
HERESY
SAPIKLIK
HERESY
SAPINÇ
HERETIC
KÂFİR
HERETICAL
İNANIŞA TERS DÜŞEN
heretic
(i). kabul olunmus doktrinlere karsi olan kimse; kendi kilisesinin itikatlarina karsi gelen kimse. heret’ical (s). kabul olunmus doktrinlere aykiri olan. heret’ically (z). kabul olunmus doktrinlere aykiri olarak.
heretic
kabul olunmuş doktrinlere karşı olan kimse
heretic
kabul olunmuş doktrinlere karşı olan kimse, kendi dininin inançlarına karşı gelen kimse
heretic
kafir
heretical
kafir
HERETO
BU KONUYA
hereto
bu zamana kadar
Hereto
Buraya
Hereto, up to now
Bu zamana kadar
heretofore
(z). bundan evvel, simdiye kadar.
heretofore
bu ana kadar
heretofore
bundan evvel, şimdiye kadar, öteden beri
heretofore
bundan önce
HERETOFORE
ÖNCEDEN
HERETOFORE
ŞİMDİYE DEK
HERETOFORE
ŞİMDİYE KADAR
Heretofore, previously
Bundan önce
hereunder
buna göre
hereunto
(z). bu zamana kadar.
HEREUNTO
BU KONUYA
hereunto
bu zamana kadar
hereupon
(z). bunun uzerine, binaenaleyh.
hereupon
binaenaleyh
hereupon
bundan sonra
HEREUPON
BUNUN ÜZERİNE
HEREWITH
BÖYLELİKLE
HEREWITH
BU NEDENLE
HEREWITH
BU VESİLE İLE