Translate
"a"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
a
belirli bir tür veya nitelikteki
a
bir
a
bir,bir
a
en iyi kaliteyi simgeleyen harf
a
en yüksek not
a-
(önek) -siz, -den
A COCKBILL
Demirleneceği zaman demirin loçadan çıkarılıp deniz seviyesine kadar salya edilmesi
A (minor) infection
Hafif bir enfeksiyon
a baby boomer (us)
ikinci dünya savaşı ile soğuk savaş arasındaki dönemde doğmuş kimse
a bad apple spoils the (whole) barrel
bir baş soğan tüm kazanı kokutur
a bad egg
sözünde durmayan, kendisine güvenilmeyen, itin teki
a bad lot
sağlam ayakkabı değil
a bag of nerves
sinir küpü
A BALL OF WOOL
YÜN YUMAĞI
a banana hammock
ancak gerekli yerleri kapatacak kadar küçük erkek mayosu
a bar of
bir parça
A barking dog doesn’t bite
Havlayan köpek ısırmaz
a batch of books
bir parti kitap
a beautiful lady
güzel bir bayan
a bed of roses
güllük gülistanlık durum
a bed of roses
rahat ve mutlu bir yaşam
a bee in one’s bonnet
fikri sabit, saplantı
a better angle
daha iyi bir açı
a bevy of people
kalabalık bir grup insan topluluğu
A BIG GUN
ÖNEMLİ KİMSE
A BIG WHEEL
NÜFUZLU KİMSE
A BIT
AZ
A BIT
BİR PARÇA
A BIT
BİRAZ
A BIT OF A
BİR PARÇA
a big deal
büyük marifet
a big gun
önemli kimse
a bird in a gilded cage
altın kafesteki kuş
a bit
bir parça
a bit
biraz
a bit much
bir parça fazla
a bit of
parçası
a bit of all right
mükemmel bir şey
a bit of rough
daha alt sınıftan seks partneri
a bolt from the blue
hiç beklenmedik bir iş
a bolt from the blue
hiç umulmayan bir iş
a bolt out of the blue
hiç beklenmedik bir iş
a bolt out of the blue
hiç umulmayan bir iş
A bolted joint
Dişli rakor- Cıvatalı bağlantı
a bone to pick
sıkıntı yaratan konu
A BRACKET
Gemilerde şaft çıkışını sağlamlaştırmak için uygulanan braket şekli.A braketi.
a brave new world
cesur yeni dünya
a brave new world
distopik yeni dünya (ironik)
a brave new world
distopik yeni dünya düzeni (ironik)
a brave new world
insan yaşamını ileri götüreceği düşünülen fakat genellikle yeni problemlere yol açan değişen/yeni dünya/toplum düzeni
a brave new world
karanlığa sürükleyen yeni dünya düzeni (ironik)
a brawl over a woman
kadın için edilen kavga
a bread-and-butter letter
kendine ev sahipliği yapan/evini açan kişiye yazılan teşekkür notu/mektubu
a bread-and-butter letter
kendini ağırlayan kişiye yazılan teşekkür notu/mektubu
a bread-and-butter letter
kendini misafir eden kişiye yazılan teşekkür notu/mektubu
a bread-and-butter letter
misafirin ev sahibine yazdığı teşekkür notu/mektubu
a bread-and-butter letter
teşekkür notu/mektubu
a breaking news
bir son dakika gelişmesi
a breath of fresh air
yeni bir soluk
a brick
uygun arkadaş
a brick
uyumlu arkadaş
a bright spot
iyi taraf
a brunette beauty
esmer güzeli
a bundle of nerves
sinir küpü
a butt’s length
ateş edilen yer ile hedef arasındaki normal mesafe
A BUTTON SHORT
KAÇIK
A by-pass tube
By pas borusu
A cable is mistaken
Kabloların ters bağlanması
a cake of
bir parça göre
A call for you
Sizi arıyorlar
a can–do attitude
bir işi yapmak için gereken heves
a can–do attitude
bir işi yapmak için gösterilen gayret
a case of (something)
(bir hastalık) vakası (türkçede genelde ’vakası’ kullanılmayıp sadece hastalığın adı söylenir)
A CAST
Kazazede olmuş tekne
a cat may look at a king
bakan göze yasak olmaz
a certain extent
bir dereceye kadar
a certain time of period
belli zaman periyodu
a certain time period
belli zaman periyodu
a certified idiot
su katılmamış salak
a certified idiot
tam bir salak
a change for the worse
kötü bir değişiklik
a cheerfel wife is the joy of life
evi ev eden avrat, yurdu şen eden devlet
a chip off the old block
hık demiş burnundan düşmüş, (anasını, babasını) iteleyip yerinde durmuş
A cigarette?
Sigara alır mısınız ?
a circle of friends
arkadaş ortamı
A CLEAR CONSIENCE
GÖNÜL RAHATLIĞI
a clear majority
büyük bir çoğunluk
a clicking
Vuruntu
a close friend of mine
yakın bir arkadaşım
a close shave
kıl payı kaçış
a closed shop
sadece belli kişilere açık iş/yarışma
A clove of garlic
Bir diş sarımsak
A coffee
Bir kahve
a coffee table book
büyük, pahalı bol resimli kitap
A cold
Soğuk algınlığı
a commonly shared value
yaygın şekilde paylaşılan ortak bir değer
A company fully owned
Yüzde yüz hisselerine sahip olunan
a complaint has been filed
hakkınızda şikayet var
a conflict in terms
iki zıt anlamdaki sözcüğün bir araya gelerek farklı anlama gelen bir sözcük oluşturması
a conflict in terms
iki zıt anlamdaki sözcüğün bir araya gelip oluşturdukları sözcük
a considerable amount
büyük bir miktar
a considerable amount
önemli oranda
a considerable amount
önemli sayıda
a considerable extent
önemli oranda
a considerable extent
önemli ölçüde
a considerable growth
önemli bir büyüme
a considerable part of
önemli bir bölümü
a convenient time
uygun bir zaman
a conversation piece
sohbet/muhabbet konusu
A cough
Öksürük
a counsel of perfection
ideal ama gerçekçi olmayan talimat ya da tavsiye
a counterattack chance
bir karşı atak şansı
A court decision recently formulated
Yakın zamanda alınan bir mahkeme kararı
A court precedent
Daha önce verilmiş bir mahkeme kararı
a cross from the left/right
soldan orta
a crumb of
kırıntısı
a cup of
bir fincan
a curate’s egg
hem iyi hem kötü
A cut
Kesik
a cut above
-den daha iyi, daha üstün
a dark day
karanlık gün
A DARK HORSE
KAPALI KUTU
a dark saying
kapalı söz
a day later
bir gün sonra
a day-long
tüm gün süren
a dead weight
gülle gibi
a demanding boss
çok iş bekleyen patron
a demanding job
çok emek isteyen iş
a demanding job
zahmetli iş
A DIME A DOZEN
BEŞ PARA ETMEZ
A DITHERING IDIOT
SARSAK
a diamond in the rough
aslen iyi ancak tavırları kibar ve zarif olmayan biri
A diaphragm
Diafram
a different matter
bambaşka bir konu
a dime a dozen
harcıâlem, ucuz ve çok
a dirty weekend (brit)
(özellikle evli olmayan iki insanın) haftasonu seks kaçamağı
A dish made with eggplant purée and grilled meatballs
Ali Nazik
a dog that’ll bring a bone will carry a bone
sana başkasını çekiştiren seni de başkasına çekiştirir
a dog-eat-dog world
kurtlar sofrasına dönmüş dünya
a drawing of tea
demlemelik az miktarda çay
a dream within a dream
rüya içinde rüya
a drenched man fears not the rain
ıslanmışın yağmurdan korkusu olmaz
a drive for funds
para toplamak için açılan kampanya
a drop in the bucket
devede kulak
A drop in the ocean
Devede kulak
a drop in the ocean
okyanusta damla, devede kulak
a drop of
bir damla
a face (that) only a mother could love
o kadar çirkin ki sadece annesi sevebilir
a face (that) only a mother could love
sadece bir annenin sevebileceği bir yüz
A face as long as a fiddle
Suratı iki karış