Translate
"bow"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
Bow
1) Kamburluk (düz cam); 2) Eğrilik (cam boru); 3) Yay
BOW
1)Geminin baş kısmı,bodoslaması,pruvası,göğüsü. 2)Pruvadan 45 derece sancak,iskele açıklık,baş omuzluk. 3)Kilidin bükülmüş kısmı.
bow
1.reverans yapmak, başıyla selamlamak, 2.(başını) eğmek, 3.eğilmek, 4.reverans, başla selamlama, 5.pruva, baş, 6.(ok atmakta kullanılan) yay, 7.yay, 8.kavis, 9.fiyonk, fiyonk biçiminde düğüm
BOW
BAŞ
BOW
BAŞLA SELAMLAMA
BOW
BAŞLA SELAMLAMAK
BOW
BOYUN EĞME
BOW
BOYUN EĞMEK
bow
boyunduruk
BOW
ÇEKİLMEK
BOW
EĞİLMEK
BOW
EĞMEK
bow
f. basini egerek selamlamak, reverans yapmak; egmek; basini egdirmek; basini egerek yol gostermek; ezmek. bow and scrape yaltaklanmak.
BOW
FİYONK
BOW
GÖKKUŞAĞI
bow
i. bas egerek selamlama, reverans.
bow
i. bas, pruva (gemi).bowman i. bas tarafta kurek ceken adam; filikada pruvaci.
bow
i., f. yay; okcu; kavis; gokkusagi; boyunduruk; fiyonk; f., muz. yay ile calmak. bow tie papyon kravat, kelebek kravat. bow window kavisli daire seklinde ic kismi enli pencere.
BOW
KAVİS
bow
okçu
BOW
PRUVA
BOW
REVERANS
BOW
REVERANS YAPMAK
bow
yay
bow
yay (ok atmak için)
bow
yay (yaylı çalgı için)
bow
yay kavis
bow and arrow
yay ve ok
bow and scrape
yağ çekmek, yaltaklanmak
BOW AND SCRAPE
YALTAKLANMAK
BOW CHOCK
Başda bulunan kurtağzı.
Bow collectors for electric locomotives or tramcars
Elektrikli lokomotifler veya tramvaylar için yay toplayıcılar
bow compass
kavis kompası, nokta pergeli
bow compass
kavis kumpası
BOW DOWN
BOYUN EĞMEK
bow down
ez
BOW FAST
Geminin başından verilen halat,baş palamarı.
BOW GATE
Bodoslama rampası.
BOW LOCKER
Portuç.Baş bodoslamanın tam gerisindeki bölme.
Bow net
Şahin ağı
BOW ON
Pruvasını gösteren.
bow out
çekil
BOW OUT
ÇEKİLMEK
bow out of
bırakmak, ayrılmak
Bow pen
Pergel
bow saw
çelik testeresi
bow saw
kol testeresi
Bow string
Yay kirişi
bow thruster
baş taraf servo motoru
BOW TIE
FİYONK
BOW TIE
PAPYON
bow tie
papyon
bow tie
papyon kravat
bow tie
papyon, papyon kravat
bow to
kabul etmek, boyun eğmek, uymak
BOW WINDOW
CUMBA
bow window
kavisli cumba
Bow window
Kavisli pencere, cumba
BOW WOW
KÖPEK
bowden cable
bowden kablosu
Bowden cables
Bovden kabloları
BOWDLERIZE
ISLAH ETMEK
BOWDLERIZE
SANSÜR UYGULAMAK
BOWDLERIZE
UYGUNSUZ KISIMLARI ÇIKARMAK
bowdlerization
sansür
bowdlerize
f. bir eserden ahlaka aykiri oldugu dusunulen kisimlari cikarmak veya degistirmek; islah etmek.
bowdlerize
sansürle
BOWED
Başlı gemi.
bowed down
ezilmiş
Bowed wire
Kamburlu tel (telli cam)
bowel
bağırsak
bowel
barsak
bowel
i., f. bagirsak; gen. cogc ic kisimlar; f. bagirsaklarini cikarmak. bowel movement diski cikarma; diskic
bowel movement
büyük abdest
bowels
1.bağırsak, 2.iç kısımlar, iç
BOWELS
BAĞIRSAK
BOWELS
İÇ
Bowels
Kalın bağırsak (tıp)
bower
1. göz demiri, 2. kameriye, çardak
bower
çardak
Bower
Çardak, kameriye
bower
f. etrafina kameriye yapmak; ihata etmek, kusatmak.
bower
göz demiri
bower
ic Euchre’’ denilen iskambil oyununda bacak;(siir) bahce kosku, kameriye, kulube; den. pruvada iki lenger capadan biri.
BOWER
KAMERİYE
bower
kulübe
bower
kuşatmak
BOWER
ÖZEL ODA (KADIN)
bower
özel oda (kadınlar için)
bower anchor
göz demiri
Bower anchor
Göz demiri (den.)
BOWER ANCHOR
Göz demiri.Ağırlıkları gemi büyüklüğüne ve kurallara göre saptanır.
BOWER CABLE
Göz demiri zinciri.
Bower-Berff process
Bower-Berff süreci(Çelikte pas önleme süreci)
BOWERY
ÇİFTLİK
bowery
i., A.B.D. ciftlik; sayfiye evi. the Bowery New York sehrinde bulunan, eskiden adi eglence yerleri ve otellerle dolu olan uzun ve genis bir cadde.
bowfin
kel turna balığı
bowie effect
bowie etkisi
Bowie knife
Av bıçağı
bowie knife
uzun ve egri av bicagi.
bowie knife
uzun ve eğri bıçak
bowie method of adjusment
bowie dengeleme metodu
Bowing
Eğilme (kaplama)
Bowknot
İlmek
BOWKNOT
İLMİK
Bowl
1) Çanak; 2) Kase; tas 3) Döner çanak (cam boru); 4) Yalak
BOWL
1)Pusula tası. 2)Pruva direğindeki gözcü yeri.
bowl
1.yuvarlak kase, tas, çanak, 2.bovling topu, 3.(kriket)/bovling/topu atmak, 4.bovling oynamak, 5.yuvarlamak, 6.(along ile) hızla geçip gitmek
BOWL
BOVLİNG OYNAMAK
bowl
çanak
BOWL
ÇEVİRMEK (ÇEMBER)
bowl
f. bir cesit top oyunu oynamak; top gibi yuvarlamak; top atmak. bowl over vurup devirmek; sasirtmak, saskina cevirmek. be bowled over hayretten donup kalmak.
bowl
i. kase, cukur kap; tas, legen; tahta top; birkac tip top oyunu.
BOWL
KADEH
bowl
kase
BOWL
KÂSE
bowl
kase tas yuvarlama
bowl
leğen
BOWL
STADYUM (AMER.)
bowl
şaşırtmak
Bowl
Tas
BOWL
TOP (BOWLİNG VB.)
BOWL
YOLUNDA GİTMEK
BOWL
YUVARLAMAK
BOWL
YUVARLANMAK
BOWL ALONG
YOLUNDA GİTMEK
bowl classifier
çanaklı klasifikatör
Bowl classifier
Çanaklı sınıflandırıcı
bowl over
çarpıp düşürmek, yere yuvarlamak
BOWL OVER
ŞAŞIRTMAK
bowl over
vurup devir
Bowleg
Çarpık baçak (tıp)
bowleg
genu varum
bowlegged
s. carpik bacakli.
bow-legged
1. çarpık bacaklı, 2. çarpık bacaklı
bowler
1.melon şapka, 2.(kriket) topu atan oyuncu
bowler
i. bowling oyununda topu atan kimse. bowler hat melon sapka.
bowler
melon şapka
BOWLER
TOP ATAN OYUNCU
bowler hat
melon şapka
Bowlers
bowling oyununda topu atan kimse
BOWLINE
İzbarço.
BOWLINE HITCH
İzbarço bağı.Tekli izbarço bağı.Kasa yapmaya zaman olmadığında,halat çımasına yapılan bağ.Üzerine yük binince dayanıklı,boşalıcı,çözülmesi kolay bir bağdır.
BOWLINE ON THE BIGHT
Çifte izbarço bağı.
BOWLING
BOVLİNG
bowline
1. borina halatı, borina izbarço, 2. barço bağı
bowline
borina
bowline
borina halatı
bowline
i., den. borina; bir cesit dugum, barco bagi.
bowline
uçurtmaya geriye doğru eğim vermek için kullanılan ip