Translate
"buck"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
buck
1.erkek geyik/tavşan/sıçan, 2.antilop, 3.sorumluluk, 4.bir dolar, 5.(at, vb.) dört ayağı üzerinde zıplamak, 6.(binicisini) üzerinden atmak
BUCK
ANTİLOP
buck
canlandırmak
BUCK
DOLAR
buck
erkek geyik
buck
erkek hayvan
BUCK
ERKEK KIZILDERİLİ
BUCK
ERKEKLERE ÖZEL
BUCK
ERKEKLERLE İLGİLİ
BUCK
İTAATSİZLİK ETMEK
BUCK
İTİRAZ ETMEK
BUCK
KARŞI GELMEK
BUCK
PAPEL
BUCK
POKERDE KÂĞIT DAĞITMA SIRASI
BUCK
SIÇRAMAK
BUCK
SIÇRAYAN HAYVAN
BUCK
SIÇRAYIP BİNİCİSİNİ DÜŞÜRMEK
BUCK
SORUMLULUK
buck
tavşan
buck
v.sıçra:n.antilop
BUCK
ZENCİ
BUCK
ZÜPPE
buck
f. sicramak (at); sicrayip binicisini sirtindan atmak; A.B.D., k.dili karsi gelmek, itaatsizlik etmek; A.B..D., k.dili sallanarak gitmek (araba); mad. ezmek. buck for A.B.D., (argo) (terfi v.b.’ni) temin etmeye ugrasmak. buck up k.dili canlanmak, canlandi
buck bean
su yoncası
buck fever
heyecan
buck for
elde etmeye çalışmak
Buck naked
Çırılçıplak, anadan doğma
buck naked
tamamen çıplak
BUCK PRIVATE
ER
buck saw
çerçeveli testere
buck stops here
tüm sorumluluk bende (yapılanların sorumluluğunu başkasının üzerine atmayacağım)
buck transformer
düzenleyici transformatör
buck up
1. geliştirmeye çalışmak, 2. acele etmek, 3. neşelenmek
BUCK UP
ACELE ETMEK
BUCK UP
CANLANMAK
BUCK UP
ÇABUK OLMAK
buck up
geliştir
BUCK UP
NEŞELENDİRMEK
BUCK UP
NEŞELENMEK
Buckboard
Dört tekerlekli at arabası
buckboard
i. iki kisilik esnek ve uzun araba.
buckboard
iki kişilik yaylı araba
BUCKED
KEYİFLİ
BUCKED
NEŞELİ
bucket
1.kova, 2.(down ile) şakır şakır yağmur yağmak, bardaktan boşanırcasına yağmak
BUCKET
BARDAKTAN BOŞANIRCASINA YAĞMAK
bucket
biriktirme yeri
BUCKET
DÖRTNALA KOŞTURMAK
bucket
f. kova ile taslmak veya cekmek; dortnala at kosturmak; borsa hisseleri uzerinden vurgun yapmak; suratle hareket etmek veya ettirmek.
bucket
gerdel
bucket
i., f. kova, gerdel; tulumba pistonu. bucket seat canak biciminde koltuk. bucket shop borsa hisseleri uzerinden vurgun yapan; meyhane gibi yer. kick the bucket (argo) nallari dikmek, olmek bucketful i. bir kova dolusu.
Bucket
Kepçe, kanat (Pelton türbinlerde)
bucket
kova
Bucket
Kova, bakraç, kepçe
BUCKET
KOVAYLA TAŞIMAK
BUCKET
Patlak
bucket
v.kova ile çek:n.kova
Bucket belt
Kovalı kayış, kovalı bant
bucket brigade
elden ele kovayla su veya toprak taşımak için oluşturulan insan zinciri
bucket brigade
insan zinciri
Bucket chain
Kova zinciri, kovalı elavatör
bucket chain dredger
kovalı tarak
Bucket chains (lifting apparatus)
Kova zincirleri (kaldırma cihazı)
Bucket charging
Kovalı yükleme
bucket conveyor
kovalı konveyör
Bucket conveyor
Kovalı taşıyıcı; Kovalıkonveyör
bucket down
bardaktan boşanırcasına yağ
bucket down
şakır şakır yağmur yağmak
bucket dredger
kovalı tarak makinesi
BUCKET DREGER
Devamlı dönen bakraçlarla deniz dibini tarayan tarak gemisi.
bucket elevator
kepçeli elevatör
Bucket elevator
Kovalı elavatör
Bucket elevator
Kovalı elevatör
bucket excavator
dizi kovalı kazıcı
bucket excavator
kepçeli ekskavatör
bucket ladder excavator
kepçeli tarak ekskavatörü
Bucket latrines
Seyyar klozetler
bucket list
ölmeden önce yapılacaklar listesi
bucket list
ölmeden önce yapılması gerekenler listesi
bucket of steam
birinin araması söylenen ama aslında var olmayan bir şey
Bucket ring
Kanat çemberi, kanat ringi
Bucket rubbing
Kanat sürtmesi
bucket seat
1. çanak koltuk, 2. öne yatar koltuk
bucket seat
açılır kapanır koltuk
bucket seat
çanak koltuk
Bucket seat
Çanaksı koltuk
bucket shop
hisse senetleri işemleri yapan yer
bucket truck
sepetli insan kaldırma kamyonu
Bucket type continuous-action elevators and conveyors for goods or materials
Kova tipi, devamlı hareketli elevatörler ve konveyörler, mal veya malzemeler için olanlar
bucket wheel excavator
küreme tekerli ekskavatör
bucketful
kova dolusu
Buckets
Kovalar
Buckets (household)
Kovalar (evde kullanılan)
Buckets (toys)
Kovalar (oyuncaklar)
Buckets, shovels, grabs and grips for cranes or excavators
Döner vinç ya da ekskavatörlerde (kazı makinesi) kullanılan kova, kürek, kepçe ve pençeler
Buckets, shovels, grabs and grips for cranes, excavators and the like
Kepçeler, kürekler, tırnaklı yük kaldırıcılar (cift taraflı kepçeler)
Buckets, shovels, grabs and grips for cranes, excavators and the like
Kepçeler, kürekler, tırnaklı yük kaldırıcılar (cift taraflı kepçeler),
Buckets, shovels, grabs and grips for cranes, excavators and the like
Kovalar, kepçeler, kürekler, kıskaçlar ve kancalar (vinç, ekskavatör ve benzerleri için)
Bucket-type, continuous-action elevators or conveyors
Sürekli hareket eden tip kovalı elevatörler ve konveyörler
Bucket-wheel reclaimer
Kovalıharmanlama makinesi, kovalı harmanlayıcı
buckeye
at kestanesi
buckeye
i. Amerika’ya mahsus atkestanesine benzer birkac cesit agac Buckeye i., A.B.D. Ohio eyaletinde oturan kimse.
buckfast hybrid
Buckfast melez
bucking coil
mıknatıs giderici kangal
buckish
hoppa
buckish
s. fazla sik, zuppe, hoppa.
buckish
züppe
BUCKJUMPER
BİNİCİSİNİ SIRTINDAN ATAN AT
Buckle
1) Buruş; Ondüle; Buruşukluk; Kıvrım; 2) Kemer tokası, kopça
buckle
1.toka, kopça, 2.eğim, kırım, çıkıntı, 3.toka ya da kopça ile tutturmak, kopçalamak, 4.eğilmek, bükülmek, yamulmak, 5.eğmek, bükmek, yamultmak
Buckle
Bağlamak; kemer vs. tokasını kapatmak
BUCKLE
BOYUN EĞMEK
BUCKLE
BÜKMEK
BUCKLE
EĞİLME
BUCKLE
EĞİLMEK
BUCKLE
EĞMEK
buckle
i., f. toka, kopca; f. toka veya kopca ile tutturmak, ilistirmek; isi veya basinc ile bukulmek, egrilmek veya bukmek (madeni esya) buckle down to work ise ciddiyetle girismek.
BUCKLE
İLİŞTİRMEK
Buckle
Kemer tokası
Buckle
Kemer tokası; tokayla bağlamak
BUCKLE
KOPÇA
BUCKLE
Saçın bombeleşerek,ondüle olarak hasar görmesi
buckle
toka
BUCKLE
TOKA İLE TUTTURMAK
buckle
toka kopça
buckle
v.toka ile bağla:n.toka
buckle
yer yer kabarmak
buckle down
(işe) dört elle sarılmak
buckle down
sıkı çalış
buckle down
tüm gücüyle/canla başla koyulmak/başlamak
buckle down
var gücüyle girişmek/koyulmak
buckle down to
dört elle sarılmak
buckle down to
işe canla başla sarılmak
buckle down to something
bir işe dört elle sarılmak
Buckle formation
Buruş oluşumu
BUCKLE ON
İLİŞTİRMEK
BUCKLE ON
TOKA İLE TUTTURMAK
BUCKLE UNDER
BOYUN EĞMEK
buckle under
teslim ol
buckle up
bağla
BUCKLE UP
İLİŞTİRMEK
buckled
buruşuk
buckler
i., f kalkan, siper; den. loca kapagi; f. muhafaza etmek, korumak buck private A.B.D., (arao) er, nefer.
buckler
kalkan
buckler
küçük kalkan
Buckler
Küçük kalkan, siper
buckler
nefer
buckler
siper
BUCKLERS
Loça kapağı
Buckles (haberdashery)
Tokalar (tuhafiye)