Translate
"ex"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
ex
1. -de teslim, 2. -den dışarı , 3. -siz, -sız
ex
-den olan ancak mezun olamayan
Ex
den, -dan , f bitmis, tükenmis
EX
ESKİ
EX
ÖNCEKİ
EX
SABIK
ex
-siz
ex
tamamen
EX
Teslim edilecek yeri gösteren ön takı.Örneğin Ex Works.
ex-
(önek) -den dışarı, -den fazla, tamamen, -sız
Ex ante
Uygulama öncesi
ex ante value
öngörülen değer
EX CATHEDRA
SORUMLU
EX CATHEDRA
YETKİLİ
ex dividend
kâr hissesi olmadan, temettüsüz
Ex factory
Fabrika çıkışı, fabrika çıkışında
ex factory
fabrika teslim fiyatı
ex hypothesi
daha önce önerilen hipoteze göre
ex nihilo nihil fit
hiçbir şey yoktan var olmaz
EX OFFICIO
RESMEN
Ex officio
Düzenleme şeklinde
Ex officio
Resmen, memuriyeti sebebiyle
Ex officio, own initiative
Resen
ex parte
bir taraf lehine
EX PARTE
TEK TARAFLI
Ex post external audit
Harcama sonrası dış Mali denetim
ex post facto
daha önceki olaya uygulanabilen
ex post facto variable
önceyi kapsayan değişken
Ex post financial Audit Body
Harcama sonrası denetim yapan birim
EX QUAY
Rıhtımda malları alıcının emrine vermek,teslim etmek
EX SHIP
Yüklerin gemiden araçlara teslimi.Buna free overside de denir
Ex Vivo
Ex vivo
ex works
fabrika teslim fiyatı
EX WORKS
İş yerinde yükü alıcının emrine vermek,teslim etmek.
ex_
sabık eski ölü
exa: 1018
egza: 1018
exabyte
ekzabayt
exabyte
ekzasekizli
exacerbate
(acı, hastalık, vb.) şiddetlendirmek, kötüleştirmek, ağırlaştırmak
exacerbate
(f.) siddetlendirmek, kizistirmak; kizdirmak, sinirlendirmek. exacerba’tion (i.) siddetlendirme, kizistirma, siddetlenme; hiddet.
exacerbate
alevlen
EXACERBATE
AZDIRMAK
exacerbate
daha kötü bir duruma sokmak
Exacerbate
daha kötü bir duruma sokmak, artirmak
exacerbate
hiddet
EXACERBATE
KIZDIRMAK
exacerbate
kızıştırma
exacerbate
kızıştırmak
EXACERBATE
SİNİRLENDİRMEK
exacerbate
şiddetlendir
EXACERBATE
ŞİDDETLENDİRMEK
exacerbate
şiddetlenme
exacerbated
daha beter edilmiş
EXACERBATION
AZDIRMA
EXACERBATION
SİNİRLENDİRME
exacerbating
daha beter etme
exacerbatingly
daha beter ederek
exacerbation
alevlenme
exacerbation
şiddetlendirme
exacerbation
şiddetlenme, kötüleşme, şiddetlendirme, hiddet
exact
(f.) cebren almak; mecbur tutmak, icbar etmek; talep etmek; huk (birisini) mahkemeye celbetmek. exacting (s.) titiz, cok kuvvet ve enerji sarfettiren; her seyin harfiyen yapilmasini isteyen.
exact
(s.) tam, dogru, tamam; kati, kesin; tamamen dogru; pek ince. exactscience matematik gibi kesin sonuclar elde edilebilen bilim, pozitif ilim.
exact
1.istemek ve zorla almak, tehditle almak, zorla elde etmek, 2.tam, kesin, doğru, kati, 3.titiz, dikkatli
EXACT
DAKİK
EXACT
DAYATMAK
EXACT
DOĞRU
EXACT
GERÇEK
EXACT
GERÇEKÇİ
EXACT
GEREKTİRMEK
EXACT
ISRARLA İSTEMEK
EXACT
İSTEMEK
EXACT
KATİ
EXACT
KESİN
EXACT
SERT
exact
tam
exact
tam doğru gerektirmek talep e
Exact
Tam, doğru, kesin
exact
tamam
EXACT
TAMI TAMINA
exact
tehditle almak
EXACT
TİTİZ
exact
v.mecbur et:adj.tam
EXACT
ZORLA ALMAK
EXACT
ZORLAMAK
exact copy of the original
aslının aynı
exact customer
titiz müşteri
exact differantial
tam diferansiyel
exact time
kesin zaman
exact translation
hatasız çeviri
exact translation
hatasız tercüme
EXACTING
DETAYLI
EXACTING
HOŞGÖRÜSÜZ
EXACTING
MÜŞKÜLPESENT
EXACTING
SERT
EXACTING
TİTİZ
EXACTING
ZAHMETLİ
EXACTING
ZOR
EXACTING
ZOR BEĞENEN
EXACTION
HARAÇ KESME
EXACTION
ISRARLA İSTEME
EXACTION
ZORLA ALINAN ŞEY
EXACTION
ZORLA ALMA
EXACTITUDE
DOĞRULUK
EXACTITUDE
KESİNLİK
EXACTITUDE
TAMLIK
exacting
çok emek ve sabır isteyen, güç, yorucu
exacting
işin titizlikle yapılmasını isteyen (kimse)
exacting
n.titizlik isteyen:v.zorla al:prep.zorla
exaction
(i.) cebren alma; cebren ifa ve icra ettirme; cebren alinan para veya yaptirilan is.
exaction
1. talep etme, ısrarla isteme, 2. zorla alma
exaction
mecburiyet
exaction
zorla alınan şey
exactitude
(i.) tam ve dogru olma, her isi yolunda, vaktinde ve dogru olarak yapma, hatasizlik, kusursuzluk.
exactitude
kusursuzluk
exactitude
tam ve doğru olma, her işi yolunda, kusursuzluk
exactly
(z.) tam, tamam, tamamen, aynen, kesin olarak.
exactly
1.tam, tamamen, tam anlamıyla, tam olarak, 2.aynen
EXACTLY
AYNEN
EXACTLY
KESİN OLARAK
EXACTLY
TAM
exactly
tam olarak
Exactly
tam, tamam, tamamen, aynen, kesin olarak
EXACTLY
TAMAM
EXACTLY
TAMAMEN
EXACTLY
TAMI TAMINA
exactness
(i.) dogruluk, sihhat, hatasizlik, kusursuzluk.
exactness
doğruluk
exactness
doğruluk, kesinlik
EXACTNESS
KESİNLİK
exactness
kusursuzluk
exactness
sıhhat
EXACTNESS
TAMLIK
exactor
vergi tahsildarı
exaflop
egza kayan noktalı işlem
exaflops
saniyede egza kayan noktalı işlem
exaggerate
(f.) mubalaga etmek, abartmak, buyutmek, izam etmek. exaggerated (s.) mubalagali, buyutulmus, sisirilmis. exaggeratedly (z.) mubalagali olarak. exaggera’tion (i.) mubalaga, abartma, asirilik, buyutme, izam. exag’gerator (i.) mubalagaci, buyuten kimse.
exaggerate
abart
EXAGGERATE
ABARTILI KONUŞMAK
exaggerate
abartma
EXAGGERATE
ABARTMAK
exaggerate
abartmak, şişirmek
exaggerate
aşırılık
EXAGGERATE
AŞIRIYA KAÇMAK
exaggerate
büyütme
EXAGGERATE
BÜYÜTMEK
EXAGGERATE
İLERİ GİTMEK
exaggerate
mübalağa
Exaggerate
mübalâğa etmek, abartmak, büyütmek, izam etmek. exaggerated mübalâğalı, büyütülmüş, şişirilmiş. exaggeratedly mübalâğalı olarak. exaggeration mübalâğa, abartma, aşırılık, büyütme, izam. exaggerator mübalâğacı, büyüten kimse
EXAGGERATE
ŞİŞİRMEK
exaggerated
1. abartılı, mübalağalı, 2. fahiş, 3. şişirilmiş