Translate
"rock"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
Rock
1.KAYA 2.SALLANMAK
rock
1.sallamak, 2.sallanmak, 3.şaşırtmak, sarsmak, şok etmek, 4.rak, 5.kaya, 6.kayalık, 7.bir tür şekerleme
ROCK
BELÂ
rock
büyük mücevher
ROCK
DEĞERLİ TAŞ
ROCK
DERT
ROCK
DOLAR
ROCK
ELMAS
rock
f., i. sallamak; besik sallamak, sallayarak. uyutmak; sallanmak, oldugu yerde sallanmak; i sallama, sallanma .rockandroll i. cok ritmik bir pop muzigi .rocking chair salincakli sandalye. rocking horse salmcakli oyuncak at. rock the boat velveleye vermek.
rock
kaya
rock
kaya gibi kuvvetli şey
ROCK
KAYA PARÇASI
ROCK
LOLİPOP
ROCK
PARA
ROCK
ROCK YAPMAK (DANS)
rock
sallama
ROCK
SALLAMAK
ROCK
SALLANMAK
ROCK
SALLAYARAK UYUTMAK
ROCK
SARSILMAK
ROCK
SARSMAK
ROCK
SIKINTI
ROCK
ŞOK ETMEK
ROCK
ŞOK OLMAK
ROCK
TAŞ
rock
v.salla:n.kaya
ROCK
ZORLAŞTIRMAK
rock and roll
rakınrol
rock and roll
rock and roll
rock asphalt
kaya asfaltı
Rock bass
İşkine balığı
rock bed
kaya tabanı
rock bottom
1. asgari, taban, 2. en düşük düzey
rock bottom
asgari
rock bottom
en aşağı nokta
rock breaker
kaya parçalama makinesi
rock burst
kaya patlaması
rock candy
akide şekeri
Rock candy fracture
Akide şekerimsi kırılma (tanelerarası kırılma)
rock climber
kayalara tırmanan kimse
rock climbing
kayalara tırmanma (sporu)
ROCK CORK
ASBESTOS
Rock cork (Rock leather)
Kaya deri(asbest türü)
Rock crusher
Taş kırıcı (aygıt)
Rock crystal
1) Saydam kuvarz2) Taşlanmış, parlatılmış üfleme cam eşya
rock crystal
kaya kristal
rock debris
kaya döküntüsü
rock drill
kaya delici
Rock drill
Kaya delme burgusu; Kaya delme matkabı
Rock driller
Kaya delici (aygıt)
Rock drills
Kaya deliciler
Rock drills (machines)
Kaya deliciler (makineler)
Rock dust
Kaya tozu
rock dust
taş tozu
rock fall
kaya düşmesi
Rock fill dam
Kaya dolgu baraj
rock flour
kaya unu
Rock fracture
Kayaç çatlakları
rock garden
dağ çiçekleri yetiştirmek için düzenlenen kayalık bahçe
rock garden
kayalık bahçe
rock ground
kaya zeminler
Rock lobster
Küçük istakoz
Rock mass
Kayaç kütlesi
Rock mechanics
Kaya mekaniği
rock off
iki müzik grubunun ya da müzisyenin kimin daha iyi olduğunu görmek için karşı karşıya gelmesi
ROCK OIL
PETROL
rock oil
taşyağı, petrol, madeni yağ
rock partridge
kınalıkeklik
rock pigeon
kaya güvercini
rock plant
taşların arasında yetişen bitki
rock rabbit
kaya tavşanı
rock salt
kaya tuzu
rock salt
kayatuzu
Rock salt - run of mine (including denatured salt but excluding salt suitable for human consumption) and pure sodium chloride, whether or not in aqueous solution or containing added anti-caking or free-flowing agents
Kaya tuzu - tuvenan (tabii özelliklerinden uzaklaştırılmış tuzlar dahil, fakat insan tüketimi için uygun olan tuzlar hariç) ve saf sodyum klorür, sıvı çözelti içinde veya topaklanmayı önleyici veya akışkanlığı sağlayıcı maddeler ilave edilmiş olsun olması
Rock slope
Kaya şevi
rock snake
kaya yılanı
rock stratum
kaya tabakası, kayaç katmanı
Rock structure
Kayaç yapısı
rock the boat
velveleye vermek
rock the house
sahnede iyi performans yapmak
rock thrust
arazi basıncı, yerey basıncı
ROCK TO SLEEP
SALLAYARAK UYUTMAK
rock wool
asbest, amyant
rock-bottom
en aşağı düzey
rock-bottom
en aşağı nokta
rock-bottom
en düşük düzey
rock-bottom
en düşük nokta
rock-bound
kayalarla kuşatılmış
Rock-drilling equipment
Kaya sondaj ekipmanı
Rock-drilling or earth-boring tools, interchangeable, and parts therefor, with working parts of materials other than sintered metal carbide or cermets
Kaya delme veya toprak delme aletlerinin uçları ve bunların parçaları, iş gören kısımları sinterlenmiş metal karbürler veya sermetler dışındaki malzemelerden olanlar, birbiriyle değiştirilebilir olanlar
rocked
v.salla:adj.sallanmış
Rocker
1) Çıkıntılı dip; Taban oturmazlığı (şişe); 2) Yuva, pandül; 3) Külbütör, piyanoloto
rocker
1.sallanan sandalye, 2.sallanan sandalyenin bacağı, 3.(60’lı yıllarda) deri montlu ve motosikletli genç rakınrolcu
rocker
ayak
ROCKER
BEŞİK AYAĞI
rocker
deli
rocker
dengesiz
rocker
i.besik veya salincakli sandalye altmdaki kavisli agac, ayak; besik sallayan kimse.off one,s rocker (argo) catlak, dengesiz, deli.
rocker
kavisli ayak (beşik veya sallanan sandalye altındaki)
ROCKER
ROCK’ÇI
rocker
salıncaklı koltuk
ROCKER
SALLAMA DÜZENİ
ROCKER
SALLANAN AT
ROCKER
SALLANAN KOLTUK
Rocker arm
Külbütör
Rocker arm mechanism
Külbütör rampası
Rocker arms
Külbütör çekiçleri
Rocker bearing
Külbütör yatağı (oto.)
Rocker bottom (Rocker)
1) Çıkıntılı dip; Taban oturmazlığı (şişe)
rocker shaft
külbütör mili
rockery
i. kayalik bahce, tas yiginindan yapilmis ciceklik.
ROCKERY
TAŞ DÖŞELİ BAHÇE
rockery
taş döşeli küçük bahçe
Rocket
1) Roket; Füze; Tepkili mermi2) Havaifişek
rocket
1.roket, füze, 2.havai fişek füzesi, 3.(düzey, miktar, vb.) hızla ve aniden artmak
ROCKET
AZAR
rocket
füze
ROCKET
FÜZE FIRLATMAK
ROCKET
HAVAİ FİŞEK
Rocket
havai fişek, roket
rocket
i. roka, bot. Eruca sativa.
rocket
i., f. havai fisek, roket; f. roket atmak; havaya dogru dik ucmak; hizli ve dikine ucmak. rocket bomb tepkili bomba.
ROCKET
PAPARA
Rocket
Roka
rocket
roket
rocket
v.fırla:n.roket
rocket bobbin
roket bobin
rocket bomb
1. füze bombası, tepkili bomba, 2. tepkili bomba
Rocket bomb
Tepkili bomba (ask.)
rocket engine
roket motoru
Rocket engine
Roket motoru (ask.)
rocket firing
roket ateşleme
rocket fuel
roket yakıtı
Rocket launcher
1) Roketatar (ask.)2) Roketatar taşıtı
rocket launcher
roket fırlatıcısı
rocket launching
roket fırlatma
rocket projector
roketatar
rocket salad
roka
Rocket sled
Roket kızağı (ask.)
rocketeer
1. roket topçusu, 2. roketçi, roket uzmanı
ROCKETRY
FÜZE BİLİMİ
rocketry
roketçilik
Rockets
Roketler
Rockets (fireworks or missiles)
Roketler (havai fişekler veya füzeler)
rockfish
i. bir cesit kayabaligi.
rockfish
kaya balığı
Rock-forming mineral
Kayaç oluşturan mineraller
Rock-hurling
taş atma, hurl: hızla atmak savurmak, fırlatıp atmak
ROCKING
SALLAMA
ROCKING
SALLANAN