Meaning of
"GELEN"
in english language
Turkish to English
English to Turkish
Turkish
English
gelen
comer
GELEN
COMING
gelen
inbound
gelen
incoming
GELEN
INCOMING
gelen açı
angle of incidence (optics)
Gelen bir geminin gümrük işlemi.
CLEARANCE INWARD
gelen çağrı
incoming call
gelen çağrı
received call
gelen çağrı merkezi
incoming call center
gelen çağrılara kapalı
incoming calls barred
gelen çağrıların kısıtlanması
incoming call barring
gelen çağrının ekranda gösterilmesi
incoming call screening (CS)
gelen çağrının engellenmesi
barring of incoming call
gelen çerçeve
receive frame
gelen dalga
incident wave
Gelen fırsatları kaçırma
Don’t let chances pass by
gelen hat
incoming line
gelen hattın ayrılması
splitting of the incoming line
gelen ışık
incident light
gelen ışın
incident ray
gelen işaret gücü
received signal strength
gelen işaretleşme
inbound signaling
GELEN KİMSE
COMER
gelen kutusu
inbox
gelen mallar
incoming goods
gelen sepeti
in basket
gelen sepeti
in-basket
Gelen sinyaller
Incoming signals
Gelen sipariş
Incoming order
gelen siparişte eksik var mı diye kontrol etmek
check something in
GELEN ŞEY
ARRIVAL
gelen şey
arrival
gelen tüm çağrılarin engellenmesi, gelen tüm aramalarin yasaklanması
barring of all incoming calls (BAIC)
Gelen yada giden bir geminin gümrük işlemi.
CLEAR A SHIP
gelen/giden metin
text in/out
gelenek
form
GELENEK
CUSTOM
GELENEK
Custom
GELENEK
OBSERVANCE
GELENEK
TRADITION
gelenek
tradition
gelenek
convention
GELENEK
WAY
GELENEK
GROOVE
gelenek veya kurumlara karşı çıkan kimse
iconoclast
gelenek veya kurumlara karşı çıkma
iconoclasm
gelenek veya kurumlara saldıran kimse
iconoclast
gelenek veya kurumlara saldırma
iconoclasm
Gelenek, teamül
Custom
GELENEKÇİ
TRADITIONALIST
gelenekçi
traditional
GELENEKLER
MORES
gelenekler ve uygulamalar
customs and practices
GELENEKLERE BAĞLILIK
CONVENTIONALITY
GELENEKLERE GÖRE
FORMAL
GELENEKLERE GÖRE
CUSTOMARILY
geleneklere göre
customarily
geleneklere karşı
unorthodoxy
geleneklere karşı çıkma
iconoclasticism
geleneklere karşı olan akım
nonconformism
GELENEKSEL
SET
GELENEKSEL
CUSTOMARY
geleneksel
unwritten
GELENEKSEL
TRADITIONAL
geleneksel
traditional
GELENEKSEL
CONVENTIONAL
geleneksel
conventional
GELENEKSEL
GROOVY
GELENEKSEL
CLASSIC
GELENEKSEL
FOLKSY
GELENEKSEL
INSTITUTIONAL
geleneksel bellek
conventional memory
geleneksel biçimde sun
stylize
geleneksel bilgi
traditional knowledge
geleneksel bilişim
conventional computing
Geleneksel cam
Traditional glass
geleneksel canlandırma
traditional animation
Geleneksel çözümler
traditional solutions
geleneksel düzenlemeler
traditional arrangements
Geleneksel elektrik santralı
Conventional power plant
Geleneksel enerji kaynakları
Conventional energy sources
Geleneksel enerji kaynakları
Conventionel energy resources
geleneksel fikirlere sahip grup
old school
Geleneksel giysiler veya kostümler
Traditional dresses or costumes
Geleneksel ihracatçı-geleneksel satıcı ülke
Traditional supplier
geleneksel olarak
traditionally
geleneksel olarak kol ile vücut arasına sıkıştırılarak çalınan afrika’ya özgü bir vurmalı çalgı
talking drum
geleneksel olmayan
unconventional
geleneksel olmayan bilişim
unconventional computing
geleneksel olmayan veri
nontraditional data
geleneksel posta
snail mail
geleneksel tasarım
conventional design
geleneksel telefon hizmeti
plain old telefone service (POTS)
geleneksel tipteki uçakların gerektirdiğinden daha kısa pistlerde çalışabilen uçaklar
short takeoff and landing
geleneksel yaklaşım
classical approach
Geleneksel yemeklerin olduğu
Traditional cooking
geleneksel yol kenarı hanları için kullanılan japonca sözcük
ryokan
geleneksel, alışılmış
customary
geleneksel, ananevi. traditionalism ananeye bağlılık, gelenekçilik. traditionally geleneksel olarak, geleneklere göre traditionalist ananeye bağlı kimse, gelenekçi.
Traditional
Geleneksel; Genelleş(tiril)miş
Conventional
geleneksellik
traditionalism
GELENEKSELLİK
CONVENTIONALISM
Gelenekselseramikler
Traditional ceramics