Meaning of
"YERİNDE"
in english language
Turkish to English
English to Turkish
Turkish
English
YERİNDE
PAT
YERİNDE
CALCULATED
YERİNDE
PROPER
YERİNDE
RIGHTFUL
YERİNDE
EXPEDIENT
YERİNDE
BECOMING
YERİNDE
PERTINENT
YERİNDE
ANSWERABLE
YERİNDE
BEFITTING
YERİNDE
LEGITIMATE
YERİNDE
PURSUANT
YERİNDE
VALID
yerinde
in position
yerinde
in suits
YERİNDE
APPLICABLE
yerinde
on site
YERİNDE
APPOSITE
YERİNDE
CONDIGN
YERİNDE
ON THE PREMISES
YERİNDE
APPROPRIATE
yerinde
appropriate
YERİNDE
APROPOS
YERİNDE
APT
YERİNDE
CONFORMABLE
YERİNDE
SUITABLE
yerinde
suitable
yerinde
congruous
YERİNDE
OPPORTUNE
YERİNDE
FELICITOUS
yerinde
felicitous
yerinde
instead
YERİNDE
SNAPPY
YERİNDE
FIT
YERİNDE
FITTED
YERİNDE
POINTED
yerinde
good
YERİNDE
SOUND
YERİNDE
GRANDILOQUENT
yerinde
fitly
yerinde
fitting
YERİNDE
IN
YERİNDE
WELL
yerinde
madetoorder
YERİNDE
IN PLACE
yerinde
In point
YERİNDE
JUST
Yerinde
In-situ
yerinde bir söz
a pertinent remark
YERİNDE BULUNMAYAN KİMSE
DEFAULTER
YERİNDE CEVAP
REPARTEE
YERİNDE CEVAP
COMEBACK
YERİNDE CEVAP
REJOINDER
Yerinde çekirdeklenme
In-situ nucleation
Yerinde çökelme
In-situ precipitation
yerinde değil
out of position
Yerinde denetim
On-site supervision
Yerinde deney
In-situ test
yerinde dökme kazık
cast in site pile
yerinde dökülmüş
cast-in-place
Yerinde dönüşüm
In-situ transformation
YERİNDE DURAMAMA
EUPHORIA
YERİNDE DURAMAMA
EUPHORY
YERİNDE DURAMAMA
RESTIVENESS
YERİNDE DURAMAMA
RESTLESSNESS
YERİNDE DURAMAMA
FIDGET
YERİNDE DURAMAMA
FIDGETINESS
yerinde duramama, gezip dolaşma arzusu
wanderlust
Yerinde duramama, süreklikımıldama (tıp)
Dysphoria
YERİNDE DURAMAMAK
BE UNABLE TO CONTAIN ONESELF FOR
YERİNDE DURAMAMAK
SHUFFLE
yerinde duramamak
fidget
YERİNDE DURAMAMAK
DIDDLE
YERİNDE DURAMAYAN
RESTIVE
YERİNDE DURAMAYAN
RESTLESS
YERİNDE DURAMAYAN
BEANY
YERİNDE DURAMAYAN
FIDGETY
yerinde duramayan, gezici, seyyar, gezgin
peripatetic
yerinde duramayan, rahat durmayan, huzursuz, inatçı
restive
yerinde duran, durağan, sabit
stationary
Yerinde düzeltmek
FAIR IN PLACE
Yerinde eğitim
On-site training
yerinde inceleme
area study
yerinde kal
stay in place
Yerinde kimyasal tepkime
In-situ chemical reaction
Yerinde kimyasal tepkimeyle sinterleme
In-situ chemical reaction sintering
YERİNDE KONUŞMAK
OUTTALK
YERİNDE KULLANMAMAK
MISAPPLY
yerinde kurulabilir
field installable
yerinde kurulur
field installable
Yerinde kuruyan kimyasal kaplayıcı
Dry-in-place chemical coater
yerinde saymak
mark time
YERİNDE SAYMAK
COME TO A DEADLOCK
YERİNDE SAYMAK
DEADLOCK
yerinde saymak
get nowhere fast
YERİNDE SAYMAK
MAKE NO HEADWAY
Yerinde sıkılama
In-situ compaction
Yerinde söylemek gerekirse
In a manner of speaking
YERİNDE SÖZ
THE OPERATIVE WORD
YERİNDE SÖZ
MASTER TOUCH
YERİNDE SÖZ
MOT JUSTE
YERİNDE SÖZ
GRANDILOQUENCE
Yerinde süreçleme, yerinde işleme (seramik ana yapılı karmalar)
In-situ processing
yerinde tedarik
on-site supply
Yerinde Temizlik
Cleaning In Place(CIP)
yerinde yanma
in situ combustion
yerinde yapım
in situ
Yerinde yönetim
Decentralized
yerinde, uygun
in place
yerinde, yerine, karşılık olarak
Instead
yerinde, yerleşkesinde
on site
Yerinde,yakınında
HOME
Yerindeelektron mikroskopi (numune içinde iken
In-situ electron microscopy
YERİNDELİK
PROPRIETY
YERİNDELİK
TIMELINESS
YERİNDELİK
PERTINENCE
YERİNDELİK
LEGITIMACY
YERİNDELİK
APPOSITENESS
YERİNDELİK
SUITABILITY
YERİNDELİK
OPPORTUNENESS
Yerindelik denetimi
Supervision for appropriateness
yerinden
unhitch
yerinden çıkar
dislocate
yerinden çıkar
dislodge
yerinden çıkar
displace
Yerinden çıkararak düzeltmek ve tekrar yerine takmak
FAIR OFF
yerinden çıkarma
dislocation
yerinden çıkarma
displacement
YERİNDEN ÇIKARMA
DISPLACEMENT
Yerinden çıkarmak
Dislodge
yerinden çıkarmak
displace
YERİNDEN ÇIKARMAK
UNSETTLE
YERİNDEN ÇIKARMAK
DISLOCATE
YERİNDEN ÇIKARMAK
DISPLACE
YERİNDEN ÇIKARMAK
DISROOT
YERİNDEN ÇIKARMAK
LUXATE
yerinden çıkarmak, yerini değiştirmektirmek
Displace
yerinden çıkart
dislodge
yerinden çıkartmak
dislodge
Yerinden çıkmış
Out of position
yerinden etme
dislocation
YERİNDEN ETME
DISPLACEMENT
YERİNDEN ETMEK
UNSEAT
YERİNDEN ETMEK
OUST
YERİNDEN ETMEK
DISPLACE
YERİNDEN ETMEK
RELEGATE
YERİNDEN ETMEK
REMOVE
yerinden etmek (önemli bir yerde olan birini)
unseat
YERİNDEN KIMILDAMAMIŞ
UNMOVED
yerinden oynamak, sarkmak, düşmek
prolapse
YERİNDEN OYNAMAZ
IMMOVABLE