Translate
"PEA"
in Turkish Language
English to Turkish
Turkish to English
English
Turkish
pea
bezelye
PEA
BEZELYE ŞEKLİNDE
Pea
Bezelye, araka
pea
börülce
pea
nohut
Pea
pisum sativum
Pea flour
Bezelye unu
pea green
açık yeşil
pea green
filizi, açık yeşil
Pea iron ore
Bezelyemsi demir cevheri
Pea soup
Bezelye çorbası
PEA SOUP
YOĞUN SİS
pea souper
koyu sis
peace
1.barış, 2.rahat, huzur, 3.asayiş, güvenlik
peace
asayiş
peace
barış
peace
barışma
peace
hazar
PEACE
HUZUR
Peace
huzur, sükun, rahat
PEACE
RAHAT
peace
selâmet
PEACE
SESSİZLİK
PEACE
SULH
PEACE
SÜKUNET
peace
uzlaşma
peace conference
barış konferansı
peace corps
barış gönüllüleri
PEACE OFFERING
KURBAN
peace offering
barış teklifi
peace offering
barış ve uzlaşma amacıyla verilen hediye
peace officer
barış görevlisi
peace time
barış dönemi
PEACEABLE
BARIŞ YANLISI
PEACEABLE
BARIŞÇI
peaceable
barışçıl
peaceable
barışsever
peaceable
s. sulh taraftari, baris sever; sakin. peaceableness i. barisseverlik. peaceably z. sulh ile, sukunetle. Peace Corps Baris Gonulluleri.
PEACEABLE
SAKİN
peaceableness
barışseverlik
peaceful
1.barışsever, barışçı, barışçıl, 2.sakin, rahat, huzurlu
peaceful
asude
PEACEFUL
BARIŞSEVER
PEACEFUL
HUZURLU
Peaceful
huzurlu, sakin
peaceful
rahat
peaceful
s. rahat, asude, sakin; mulayim, yumusak basli, uysal. peacefully z. sukunetle, uysallikla. peacefulness i. sukunet, uysallik.
peaceful
sakin
PEACEFUL
UYSAL
peaceful
uysallık
Peaceful agreement
Sulh anlaşması
Peaceful assembly
Barışçı toplantı
peaceful coexistence
barış içinde bir arada yaşama
Peacefully
huzurluca, sakince
peacefulness
sakinlik
peacekeeper
arabulucu
peacekeeper
i. arabulucu kimse veya grup.
Peacekeeping
ateşkesten sonra tarafların antlaşma koşullarına uymasını sağlama
peacekeeping
i. ateskesten sonra taraflarin antlasma kosullarina uymasini saglama.
PEACELESS
HUZURSUZ
peacemaker
1. barıştırıcı, 2. arabulucu
PEACEMAKER
ARABULUCU
peacemaker
barıştırıcı
peacemaker
i. baristirici kimse, uzlastirici kimse.
PEACEMAKING
BARIŞMA
peacenik
savaş karşıtı kimse
PEACETIME
BARIŞ DÖNEMİ
peacetime
barış
peacetime
barış zamanı
peacetime
hazar
peacetime
i. hazar, baris, sulh donemi.
peach
çok güzel kız
peach
f. (argo) ihbar etmek, ele vermek, haber vermek.
PEACH
GAMMAZLAMAK
peach
i. seftali: seftali agaci; seftali rengi; (argo) cok guzel sey veya kimse, ozellikle guzel kadin. peach blossom seftali bahari; acik pembe renk. peach blow acik pembe porselen cilasi. peach tree seftali agaci, bot. Prunus persica.
peach
şeftali
PEACH AGAINST
ELE VERMEK
PEACH AGAINST
İHBAR ETMEK
Peach compote
Şeftali kompostosu
Peach flambe
Alevlendirilmiş şeftali
peach fuzz
insan vücudu üzerindeki ince tüyler
peach fuzz
insan vücudundaki ince sarı tüyler
Peach jam
Şeftali reçeli
Peach juice, not concentrated
Şeftali suyu - konsantre olmayan
Peach melba
Peşmelba
PEACH ON
ELE VERMEK
PEACH ON
İHBAR ETMEK
peach sauce
şeftali sosu
peach tree
şeftali ağacı
Peach-dried (including nectarine)
Şeftali (nektarınlar dahil) - kurutulmuş
Peaches
ihbar etmek, ele vermek, haber vermek
Peaches
Şeftali
Peaches
Şeftaliler
Peach-Koehler equation
Peach-Koehler denklemi
peachwood
şeftali ağacı
peachy
âlâ
PEACHY
ÇOK GÜZEL
PEACHY
NEFİS
peachy
s. seftali gibi; (eski), (argo) mukemmel, ala.
peachy
şeftali gibi
peacock
i., f. tavus, zool. Pavo cristatus; f. kurum satmak slang. kasilmak. pea cock blue tavusun boynunda oldugu gibi cok parlak mavi renk.
peacock
tavus
peacock
tavuskuşu
PEACOCK
ZÜPPE
Peacock copper
Tavuskuşu bakır
Peacock ore
Tavuskuşu cevher
peafowl
i. tavus.
peafowl
tavus
peafowl
tavuskuşu
peahen
dişi tavuskuşu
peahen
i. disi tavus. pea jacket gogsu cift dugmeli kalin yunden kisa gemici ceketi.
PEAHEN
TAVUSKUŞU (DİŞİ)
PEAK
1)Demirin tırnak ucu. 2)Dikey duruma getirmek.
peak
1.uç, doruk, zirve, 2.en yüksek nokta, en yüksek sınır, 3.sivri uç, 4.kasket siperi, 5.doruğa ulaşmak
peak
doruk
peak
doruk, tepe
Peak
Doruk; Tepe; Zirve
peak
en üst sınır
peak
en yüksek
peak
f. eriyip zayiflamak.
peak
f., den. sirigin ucunu serene yaklasacak vaziyette dik durdurmak.
peak
i. sivri tepe, dag zirvesi, zirve; can alacak nokta, en muhim nokta, en basarili zaman; den. gizin cundasi, yelkenin cordek yakasi; den. demirin tirnak ucu. peak load elek. en fazla tahmil miktari. peaky s. sivri tepeli.
Peak
Pik
PEAK
ŞAPKA SİPERİ
peak
tepe
PEAK
TEPE NOKTASI
Peak
tepe, doruk, zirve, siper, siperlik
peak
tepe, zirve
PEAK
UÇ
peak
v.tepeye ulaş:n.tepe noktası
PEAK
ZAYIFLAMAK
PEAK
ZİRVE
peak
zirve yapmak (fiyatlar)
Peak aging
Doruk yaşlandırması (metal)
peak busy hour (PBH)
en yoğun saat
Peak capacity
Pik yük
peak cell rate (PCR)
tepe hücre hızı
peak clipper
tepe kırpıcı
Peak current
Pik akım
peak day, peak hour
pik gün, pik saat
peak detector
tepe sezicisi
peak envelope power
zarfın tepe gücü
peak envelope power
zarfın tepe gücü, kiplenimin doruğundaki güç
peak excursion
tepeden tepeye gezinim
peak factor
tepe faktörü
Peak firing temperature
Doruk fırınlama sıcaklığı (seramik)
peak intensity wavelength
tepe şiddeti değerindeki dalga boyu
peak inverse voltage
ters tepe gerilimi
peak limiter
tepe sınırlayıcı, dinamik sınırlayıcı
peak load
azami yük