Meaning of
"BELİRLİ"
in english language
Turkish to English
English to Turkish
Turkish
English
BELİRLİ
SET
BELİRLİ
STATED
belirli
concrete
BELİRLİ
DEFINITE
BELİRLİ
DEFINITIVE
belirli
definite
belirli
very
BELİRLİ
CERTAIN
belirli
certain
belirli
given
BELİRLİ
DETERMINATE
belirli
determinate
BELİRLİ
SPECIFIC
belirli
specific
BELİRLİ
PRECISE
BELİRLİ
CLEAR
BELİRLİ
PARTICULAR
belirli
particular
Belirli
Particular, specific, definite, fixed, determined, designated
Belirli alanlarda kullanılan bitkilerin tohumları
Seeds of plants used in specific fields
belirli amaçlar için işaretlenmiş makbuzlar
restricted receipts
belirli amaçlı ingilizce
english for specific purposes
belirli anlamlara veya özelliklere göre ayırmak
despecificate
belirli aralıklarla çıkan gazete
newsletter
belirli artikel, belirli tanımlık
definite article
belirli ayrıntıların değiştirildiğini göstermesi için bilete iliştirilen çıkarma
revalidation sticker
BELİRLİ BİÇİMİ OLMAYAN KISA MÜZİK PARÇASI
BAGATELLE
belirli bir ağırlık gelmek
weigh
belirli bir alanda bilimsel çalışma, alan çalışması
fieldwork
belirli bir alanda sahip olunan itibar
laureateship
belirli bir alanda sahip olunan itibar
laureating
belirli bir alandaki bilgi
expertise
belirli bir amaca göre bir şeyi yapmak/değiştirmek
tailor
belirli bir amaç doğrultusunda ancak düşünmeden sunulan
incidental
belirli bir amaç için ayrılmamış fon
general fund
belirli bir amaç için ayrılmış arazi
reserve
belirli bir amaç için ayrılmış yedek
restricted surplus
belirli bir amaç için kurulmuş yalnız o amaçla sınırlı geçici nitelikteki komite
ad hoc committee
belirli bir amaçla bir araya gelen insanların veya milletlerin oluşturduğu grup
league
belirli bir anda başlayan
time specific
belirli bir aşınmadan sonra değiştirilmesi gereken uçak parçası
rotable
belirli bir bakış açısına göre düşünce veya açıklama
version
belirli bir beden hareketini sonuna kadar yapmak
follow through
belirli bir biçimde
specifically
belirli bir bölge ile sınırlandırma
localisation
belirli bir bölge ile sınırlandırma
localization
belirli bir bölgede (akdeniz, karadeniz vb.) hareket kabiliyeti yüksek ancak açık denizlere uygun olmayan donanma
green-water navy
belirli bir cins mal
line
belirli bir çizgi takip etmeme
excursiveness
belirli bir çizgiye göre sabit konuma sahip olan şey
liner
belirli bir disiplinin kuramsal veya ilk ilkeleri
metaphysics
belirli bir dizi dua
the rosary
belirli bir duruma getir
bring into a certain state
belirli bir duruma getir
brought into a certain state
belirli bir duruma göre olması gerekmek
be due
belirli bir durumda var olmak
rule
belirli bir durumda ve zamanda giyilen kıyafet
regalia
Belirli bir durumda yüzen bir geminin taşırdığı suyun hacmi,miktarı.Ton geminin ve içindekilerinin ağırlığıdır.Hacim ise geminin batan kısmının hacmidir.Diğer bir deyimle,deplasman yüzen bir teknenin yer değiştirdiği suyun ağırlığıdır.
DISPLACEMENT
belirli bir durumu belli eden
revealing
belirli bir düzen içinde geçmek
parade
belirli bir düzen içinde yapmak
do in certain manner
belirli bir düzen içinde yapmak
do in certain order
belirli bir düzen içinde yapmak
do in certain way
belirli bir düzene göre yerleştirmek
dispose of
belirli bir eğilime sahip olma
tendentiousness
belirli bir faaliyette daha önce eğitimi veya deneyimi olmayan kimse
newcomer
belirli bir fiyata satılmak
fetch a price
belirli bir geçmişe sahip olma
heritage
Belirli bir gemiden uzaklık ve kerterizi aynen korumak.Konum koruma.
STATION KEEPING
belirli bir his
vibe
belirli bir hisse senedini büyük miktarlarda satın alarak piyasanın kontrolünü geçici olarak ele geç
rig the market
belirli bir hizaya kadar gelmek
come up to
belirli bir hizmet için tahsis edilen spectrum sınır değeri (spektrumun verimli kullanılması için)
spectrum capping
belirli bir iş için gerekli donanımlara sahip olmayan
ill equipped
belirli bir iş için yeterince insan olmak
man
belirli bir işi uygulayan kimse
practitioner
belirli bir işin yapılmasında ödenmesi kararlaştırılmış ücret
wage rate
belirli bir karakter ya da sözcük aramak
block search
belirli bir konu hakkında bilgi vermek
cover ground
belirli bir konu hakkında birine yemin ettirmek
swear someone to
belirli bir konu üzerine yazmak
write on
belirli bir konu ya da dalda uzmanlık bilgisi
expertise
belirli bir konuda çok tecrübeli kimse
veteran
belirli bir konuya son derece yabancı olan insan topluluğu (bihaber kitle)
uninitiate
Belirli bir limana değil,fakat belli bir kaç limandan birine boşaltılmak üzere yüklenen yük.
CARGO OPTIONAL
Belirli bir meridyenden 180 derece uzak olan meridyen.
INFERIOR MERIDIAN
belirli bir mesafede
At a distance
belirli bir niteliğe sahip kimse
bundle
belirli bir niteliğe sahip olmak
run
Belirli bir noktaya kadar
To a certain extent
belirli bir ortalama vuruş yüzdesine sahip olmak
bat
belirli bir rotada devam etmek
run on
belirli bir saate kadar yatmamak
stay up until
belirli bir seçim bölgesinin milletvekili
sitting member
belirli bir sektör içinde iş değiştirip duran kimse
odd-man (uk)
belirli bir ses ver
intone
belirli bir ses vermek
intone
belirli bir sıraya göre okumak
decline (obsolete)
Belirli bir standarda göre
Up to standard
belirli bir standarda göre kabul edilen şartlara göre
up to standard
Belirli bir süre
For a definite period
belirli bir süre çalışan kişi
part timer
belirli bir süre için her yıl ödenen ve emek karşılığı olmayan maaş
annuity
belirli bir süre için ücretli iş
engagement
Belirli bir süre içinde
In a given time
belirli bir süreci tüm riskleriyle karşılamak
run the chances
belirli bir şekilde damgalamak
stigmatise
belirli bir şekilde damgalamak
stigmatize
belirli bir şekilde damgalamak
stigmatize as
belirli bir şekilde davranmak
conduct oneself
belirli bir şey yaparak birini sürekli rahatsız etmek
plague someone with
belirli bir şeye karşı direnç
immunity
belirli bir tabiata veya niteliklere sahip olmak
naturize (obsolete)
belirli bir temaya göre tasarlanmış
theme
belirli bir tona göre ayarlanmış
keyed
belirli bir topluluğa bağlılık
particularism
BELİRLİ BİR TOPLULUĞA ÖZGÜ HASTALIK
ENDEMIC
belirli bir topluluğa özgü hastalık
endemic
belirli bir tür veya nitelikteki
a
belirli bir ülkede yaşayan halk
people
belirli bir veraset usulüne göre veren
entailer
belirli bir veraset usulüne göre verilmiş
entailed
belirli bir veraset usulüne göre verme
entailing
belirli bir veya birkaç kategoride insan veya eşya taşımayı üstlenen taşıyıcı
common carrier
belirli bir yaştan sonra
after a certain age
Belirli bir yerde beklemek
LIE
Belirli bir yerde ekvator ile dünya yarı çapı arasındaki açı.
REDUCED LATITUDE
Belirli bir yerde görülen yeterli sayıda canlı yüksek suların ortalaması.
MEAN HIGH WATER SPRINGS
Belirli bir yerde,belirli bir saatte kabarma alçalma durumunun verilmesi,bildirilmesi.
TIDAL PREDICTION
belirli bir yere kadar
so far
belirli bir yere sınırlamak, yereltmek
localize
Belirli bir yere yada yöne gitmek.Yönelmek.
BOUND
belirli bir yere yerleştirme
emplacing
Belirli bir yerin meridyeninde ortalama güneşin iki geçişi arasında kalan zaman.86400 saniye.
MEAN SOLAR DAY
Belirli bir yüzeyden olan yükseklik.
ELEVATION
belirli bir zaman
dot
belirli bir zaman aralığında meydana gelen olayların sayısı
oftenness
belirli bir zaman diliminde boş olan veya kiralanmamış tüm kiralık birimlerin yüzdesi
vacancy rate
belirli bir zaman sonra
hence
belirli bir zamana göre ayarlamak
time
belirli bir zamana göre planlamak
time
Belirli bir zamanda
At a given time
Belirli ceza
Specified fine
belirli değer
specific value
Belirli durumda,geminin başkasını yedeklemesi yada yedeklenmesi serbestisi verilmesi hususunda taşıma anlaşmasına veya konişmentoya konulan koşul.
TOWAGE CLAUSE
belirli durumlarda isimden önce kullanılır
the
belirli geçmiş zaman
past definite
belirli geçmiş zaman
past perfect
belirli geçmiş zaman
past tense
belirli günlerde pazar kurulan kasaba
market town