Meaning of
"OLMA"
in english language
Turkish to English
English to Turkish
Turkish
English
OLMA
HAPPENING
OLMA
MATURATION
OLMA
EXISTENCE
OLMA
EXISTING
OLMA
OCCURRENCE
OLMA
BEING
olma
advent
olma şansı düşük ama denemeye değer girişim
a long shot
olmadan
without
OLMADAN
WITHOUT
olmadan devam et
go without
olmadan devam etmek
go without
olmadan olmaz
a must
Olmadığı sürece
Unless
OLMADIKÇA
Unless
olmak
stand
OLMAK
HAP
OLMAK
HAPPEN
olmak
undergo
OLMAK
HATCH
OLMAK
HAVE
OLMAK
EVENTUATE
OLMAK
MATURE
OLMAK
BE
olmak
amount
olmak
come
OLMAK
COME ABOUT
OLMAK
COME OFF
OLMAK
COME OVER
OLMAK
EXIST
olmak
exist
olmak
prove
OLMAK
BECOME
OLMAK
BEFALL
OLMAK
OCCUR
olmak
ripen
OLMAK
HIT
Olmak
To occur, to be, to become, to take place, to happen
olmak
lie
OLMAK
FARE
OLMAK
GET
olmak
range
OLMAK
GO
OLMAK
GO ON
olmak
transpire
olmak
take
OLMAK
TAKE PLACE
OLMAK
TURN
olmak
grow
olmak (belirli bir şekilde)
get along
olmak (belirli bir şekilde)
get on
olmak (bir yerde)
stand
olmak başına gelmek
befall
olmak büyümek yetişmek
grow
olmak üzere
on the brink of
OLMAK ÜZERE
IMPENDING
olmak üzere , yakında olan
Upcoming
OLMAK ÜZERE OLAN
UPCOMING
olmak üzere oluş
forthcomingness
olmak üzere oluş
imminency
olmak üzere oluş
imminentness
olmak üzere oluş
impendency
olmak, başına gelmek
betide
olmak, etmek, varmak
amount to
olmak, haline gelmek
grow into
olmak, meydana gelmek, vuku bulmak, bulunmak, olmak
Occur
olmakla beraber
although
OLMAKSIZIN
WITHOUT
OLMAKTA
UP
Olmakta
In the making
OLMAKTA OLAN
ON
OLMAMAK
LACK
OLMAMAK
NOT TO BE
OLMAMAK
NOT TO HAPPEN
OLMAMAK
BE LACKING
Olmaması
Lack of
Olmaması sebebiyle
For lack of
OLMAMIŞ
UNRIPE
olmamış
immature
OLMAMIŞ
RAGGED
OLMAMIŞ
RAW
olmasa
But for
OLMASA DA OLABİLİR
DISPENSABLE
Olmasaydı
But for
olması beklenildiği için bir olayın vuku bulması
self-fulfilling prophecy
olması daha muhtemel
more likely
olması en muhtemel değer
most probable value
olması gereken, beklenen, münasip, doğru
Due
olması gerektiği gibi
As it should be
olması gerektiği gibi olma durumu
oughtness
olması halinde
in the case that
Olması mümkün
On the cards
olması pek muhtemel değil
not likely to happen
olması yakın
impendent
olması yakın
impending
olması yakın, yakında gerçekleşecek
impendent
Olmasın da ne olursa olsun
Anything but
olmasın diye
anaunters (dialect)
olmasın diye
lest
olmasın diye
enaunter (obsolete)
olmasın diye, etmesin diye
Lest
olmasına neden olmak, başına getirmek
bring down on
olmasına yol aç
cause to occur
olmasına yolaç
cause to happen
olmasını önle
avert
OLMAYA DEVAM ETMEK
REST
olmaya devam etmek
continue to happen
olmayacak duaya amin demek
bay the moon
olmayacak duaya amin demek
promise (one) the earth
olmayacak duaya amin demek
promise (one) the moon
olmayacak duaya amin demek
promise (somebody) the earth
olmayacak duaya amin demek
promise (somebody) the moon
olmayacak duaya amin demek
promise (somebody) the world
olmayacak duaya amin demek
promise somebody the earth
olmayacak duaya amin demek
promise somebody the moon
olmayacak duaya amin demek
promise the earth
olmayacak duaya amin demek
be in cloud-cuckoo land
olmayacak duaya amin demek
be whistling in the wind
olmayacak duaya amin demek
beg for the moon
olmayacak duaya amin demek
milk the bull
olmayacak duaya amin demek
milk the ram
olmayacak duaya amin demek
hope for the impossible
olmayacak duaya amin demek
play a losing game
olmayacak duaya amin demek
live in cloud-cuckoo land
olmayacak duaya amin demek
go on a wild goose chase
olmayacak duaya amin demek
swim against the current
olmayacak duaya amin demek
boil the ocean
olmayacak duaya amin demek
it is useless to flog a dead horse
olmayacak duaya amin demek
build castles in the air
olmayacak duaya amin demek
build castles in the sky
olmayacak duaya amin demek
square the circle
olmayacak duaya amin demek
clutch at straws
olmayacak duaya amin demek
clutch/grasp at straws
olmayacak duaya amin demek
clutching at straws
olmayacak iş
tall order
olmayacak iş
fool’s errand
olmayacak şey
pie in the sky
olmayacak şey istemek
cry for the moon
olmayacak yer veya zamanda ’fuck’ demek
drop the f-bomb
olmayacak, inanılmaz
improbable
olmayan bir şeyi varmış gibi düşünme
counterfactual thinking
olmayan, değil anlamı veren ön ek
non-
OLMAZ
UNLIKELY
OLMAZ
UNSEEMLY
OLMAZ
IMPOSSIBLE
olmaz demek
say no
olmaz ki
no way out
olmaz!
that’s not on!
OLMAZSA
BARRING
olmazsa olmaz
absolute must